Abdullah Öcalan, örgüt mensuplarının silahlarını bırakarak sınır
dışına çıkmasını istedi. Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları sırasında
cezaevinden gönderdiği mektubu okunan Öcalan, artık silahların susması,
fikirlerin konuşması gerektiğini açıkladı.
Öcalan’ın mektubu Kürtçe ve Türkçe olarak okundu. Kürtçe metni Pervin
Buldan, Türkçe metni ise milletvekili Sırrı Süreyya Önder okudu.
Öcalan mesajında terör örgütüne ‘silahları bırakın Türkiye dışına
çıkın’ çağrısında bulundu. “Ülke bütünlüğü içerisinde yeni ve barışçıl
bir siyaset gerçekleştirelim.” diyen Öcalan, “Artık silahlı
unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Yüreğini
bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna
kadar gözeteceğine inanıyorum. Bu, bir son değil, yeni bir başlangıçtır.
Bu, mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır.”
diye konuştu.
Öcalan’ın mesajlarından biri de, “Türk ve Kürt halkı Çanakkale’de
birlikte şehit oldu. Zaman, kucaklaşma ve helalleşme zamanı” şeklinde
oldu. “Saygıdeğer Türkiye halkı” diyerek Türk halkına da seslenen
Öcalan, “Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı
bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak
yaşamları, kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Gerçek anlamda
bu kardeşlik hukukunda; fetih, inkar, red, zorla asimilasyon ve imha
yoktur, olmamalıdır.” açıklamasında bulundu.
Sömürü rejimlerinin, baskıcı ve inkarcı anlayışların artık miadını
doldurduğunu aktaran Öcalan, “Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık
uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve
köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor.. Bugün artık yeni bir
Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.”
ifadelerine yer verdi.
Kürtlerin Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalandığını söyleyen
Öcalan, “Bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve
çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri,
Asurileri ve Arapları, birleşik bir ‘Milli Dayanışma ve Barış
Konferansı’ temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve
kararlaşmaya çağırıyorum.” dedi.
Öcalan’ın mektubunun tam metni şöyle:
Selam olsun bu uyanış, canlanış ve diriliş günü olan Newrozu en geniş
katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya halklarına…
Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newrozu büyük
bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara…
Selam olsun demokratik hakları özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına…
Zağros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine;
kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir
uygarlıklarına analık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler
sizlere selam olsun…
Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle,
mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden
Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve
Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve
Zeybek’le hısım-akrabadır.
Bu büyük medeniyet bu kardeş topluluklar, siyasi baskılarla harici
müdahalelerle grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış
hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye
çalışılmıştır.
Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler
baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları
ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye
çalışmıştır.
Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miadını
doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve
aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve
çatışmalara dur diyor.
Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz
binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor.
‘Yeni bir Türkiye’ye uyanıyoruz’
İçinde doğduğumuz çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı bireysel
isyanımla başlayan bu mücadele her türlü dayatmaya karşı bir bilinci,
bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu.
Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır.
Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı
olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe,
haksızlığa, geri bırakılmışlığa her türlü baskı ve ezilmeye karşı
olmuştur.
Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.
Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar,
söylemlerimi baş-göz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sesime kulak
kesilen insanlar;
Bugün yeni bir dönem başlıyor.
Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor.
Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor;
demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış
gelişiyor.
Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik.
Bu fedakarlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler
özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı.
‘Silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelindi’
“Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” noktasına
geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir
oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu
coğrafyanın bağrından akıyor.
Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki;
artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık
silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.
Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum.
Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil,
daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır. Etnik ve tek uluslu coğrafyalar
oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin
hedeflediği insanlık dışı bir imalattır.
Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve
Kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese
büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar
Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını
da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz
eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum.
Saygıdeğer Türkiye halkı;
Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki
Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları
kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır.
Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkar, red, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır.
Kapitalist moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon
politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm
tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkar eden çabalarını ifade etmektedir.
Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa
çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin
Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve
uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye
çağırıyorum.
Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır.
Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş
Savaşı’nı birlikte yapmışlar, 1920 Meclisi’ni birlikte açmışlardır.
Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek; ortak geleceğimizi de
birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de
yeni dönemi aydınlatmaktadır.
Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge
ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer
kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden
dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite
Sistemi’nde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum.
Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun, bir çağdaş modernite
ve demokratik düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada
yaşayacağı yeni bir model arayışı, ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç
haline gelmiştir. Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının,
ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır.
‘Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları ‘Milli Dayanışma ve Barış Konferansı’na çağırıyorum’
Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin
öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık
ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz.
Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez
daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları,
sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm
bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının
örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum.
Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak
Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum
edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli
Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya,
bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.
Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan “BİZ” kavramının
genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle “TEK”e
indirgenmiştir. “BİZ” kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin
zamanıdır.
Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz.
Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler.
Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir.
Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları
artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ağaya kalkmak
istiyor.
Bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir.
Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün
yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri
kazanmaya çalışıyor.
Batının çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkar etmiyoruz.
Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor kendi
varlık değerlerimizle, evrensel yaşam forumlarımızla sentezleyerek
yaşamlaştırıyoruz.
Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.
Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratik-barış çözümünü destekleyenlere!
Selam olsun halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için sorumluluk üstlenenlere!
Yaşasın Newroz, yaşasın halkların kardeşliği!
İmralı Cezaevi 21 Mart 2013
Abdullah ÖCALAN
Kaynak: sondakika.com 21 Mart 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder