25 Mart 2013 Pazartesi

Öcalan Devletle Görüşürken Kürtlerden Ne Bekliyor/ Ezgi BAŞARAN

ezgi-basaran
Öcalan, sadece ateşkes değil, yeni ve silahsız bir mücadelenin başladığını söyleyecek. Duyduğumuz bu. Bilemediğimiz ise neden şimdi ve silahsız mücadeleden kasıt ne, sorularının cevabı.

Birinci soruya cevabı vereyim: Aslında Öcalan 2000’lerden itibaren bu mücadele türünü benimsediğinin sinyallerini veriyor. Yani bu müzakere kendisi yakalandığında layıkıyla yapılsaydı Türkiye’nin bir nesli kurtulacaktı. Zihnen ve fiziken. Devlet aklı yetmedi, olmadı. Burada dikkat çekmek istediğim, Öcalan’ın bugün geldiği nokta, onun 14 yıldır hapiste olmasıyla veya tavizkâr davrandığı şeklinde açıklanmamalı. Öcalan bayağıdır bu noktada, değişen devletin tutumudur.

İkinci sorunun (silahsız mücadeleden kasıt nedir) yanıtı için yıllardır PKK üstüne araştırmalar yapan ve ‘PKK Yazıları’ başlıklı kitabı yeni çıkan Hollandalı akademisyen Joost Jongerden ve Ahmet Hamdi Akkaya’ya danıştım. Şöyle anlattılar: “Öcalan’ın ve dolayısıyla PKK’nın son 10 yılda geliştirdiği yaklaşım iç içe geçen 3 projeye dayanıyor: Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Özerklik ve Demokratik Konfederalizm. Demokratik Cumhuriyet, Türkiye’nin siyasal sisteminde ‘ulus-devletten’ ‘yurttaş-devletine’ dönüşümü sağlayacak bir reform çerçevesinde, vatandaşlık hakları temelli bir demokrasi anlayışını öngörüyor.

Milliyet’te yayımlanan metinde sadece -o da kısmi olarak- Demokratik Cumhuriyet projesi çerçevesindeki görüşlere atıfta bulunuluyor. Ancak diğer iki proje konusunda ne denildiğini bilmiyoruz. Bunlardan Demokratik Özerklik, bu yeni devlette (yurttaş devletinde yani) yaşayan halkın kendi kültürel özelliklerini tanımlama hakkına; Konfederalizm ise aşağıdan yukarıya öz örgütlenme hakkına tekabül ediyor. Yani Öcalan’ın formülüne göre, ‘Demokratik Cumhuriyet’ devlette reform projesi iken Demokratik Konfederalizm ve Demokratik Özerklik devletin ötesinde ve devletsiz bir siyaset fikrini içeriyor. Bunlardan vazgeçildiğine dair henüz bir işaret yok. Bir spekülasyon da biz yapacaksak, Öcalan’ın devletle görüşmelerde bu ilk projesi çerçevesinde düşünüp tartıştığını, diğer projelerini ise Kürt hareketinin kendi inisiyatifinde, devletten bir şey beklemeden yürütmesini isteyeceğini ileri sürebiliriz.”

Jongerden’e göre Kandil’in bu formülü kabul etmesinde de aslında şaşılacak bir şey yok. Çünkü bugün itibariyle “PKK’nın temel hedeflerinden biri Demokratik Konfederalizm projesinin gerçekleşmesi, Kürdistan Demokratik Toplumu’nun kurulması…” Yani ne demek? Bağımsızlık, her şeyi kapsayan bir yönetim yapısı kuran klasik devlet inşa süreci yerine, gerçek bir demokratik konfederalizm ile mümkün. Böyle diyor PKK da. Öcalan’ın sözünü ettiği, detaylarını ilerleyen günlerde açıklayacağını belirttiği ve Kandil’in kabul ettiği sürecin ana hatları bu. Öcalan’ın yıllardır kafasında olan bu sistemde Kürt siyasi hareketinden beklentisi de kabaca bu şekilde; devletsiz bir bütünlük, devletsiz bir statü.

Yavaş yavaş ortaya çıkan bu hatlar, dünden bugüne, devletin baskısıyla oluşmuş değil. O nedenle bir kesim tarafından öne sürülen “Kürtler hiçbir şey almadan, plansız programsız hareket ediyorlar” savının sağlam bir mesneti yok. Ha risk yok mu Kürtler açısından? Elbette var. Jongerden bu riski ‘1993 Filistin Oslo anlaşmasına benzer dumura uğratıcı bir çerçeveye sıkışıp kalmak’ şeklinde tarif ediyor. Bu benzetmeden de anlaşılacağı gibi asıl dert Kürtlerin değil Türkiye devletinin plansızlığı ve böyle bir süreci götürecek siyasal birikimden yoksunluğudur. Evet, asıl tehlike, müzakerenin bir tarafının hapiste olmasından çok, diğer tarafının altyapı ve fikir noksanlığıdır.

Kaynak: kurdistan-post.eu 20 Mart 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder