Komisyonun; insan aklına, kalbine, adalet duygusuna, inancına hakaret suçu işlediğini düşünüyorum.
Uludere
katliamından sonra bu katliamı araştırmak üzere Meclis’te Ocak 2012’de
kurulan komisyonun neler yaptığını, daha doğrusu yapamadığını…
Genelkurmay’dan, soruşturmayı yürüten Diyarbakır Savcısı’ndan
istedikleri bilgileri nasıl tehirli ve ne kadar eksik aldıklarını…
Raporu yazma sürecinde ne tür trajikomik ve gayri ciddi tavırlar
sergilendiğini, yatıp kalkıp, defalarca yazmıştım. Biliyorsunuz, geçen
hafta komisyon Uludere raporunu açıkladı. İçinde yeni hiçbir bilginin
olmamasına elbette şaşırmadık ve fakat böyle bir katliamı bu derece
normalleştirmesine diyecek laf bulamadık. Demek ki, “Olur böyle vakalar,
İnsan Hakları Komisyonu devlet adına aklar.” Bunu da böyle bilelim.
Bir şeyi daha bilmemizin çok hayati olduğunu düşünüyorum: Katliamdan
bu yana geçen vakit çok uzadığı için devletin son derece vahim gayretler
içine girdiğini gözden kaçırmış ya da unutmuş olabiliriz. Rapora
muhalefet şerhi koyan komisyonun CHP’li üyesi Levent Gök’ün hazırladığı
62 sayfalık rapor ise devletin bu gayretine komisyonun nasıl ‘ayak
uydurduğunu’ gösteriyor. Gerçekten ürkütücü ve acıklı.
Hatırlayacaksınız, TSK jetlerinin bombalaması sonucu ölen
vatandaşlarımızla ilgili hem hükümetin hem de ordunun en tepelerinden
“Kim biliyor onların terörist olmadığını” minvalinde açıklamalar
işitmiştik. Ölenlerin PKK’li ye da içlerine PKK sızmış kaçakçılar olduğu
algısı yaratılmak istenmişti.
CHP Milletvekili Levent Gök de özetle komisyonun ASELSAN raporunu
tahrif etmek suretiyle bu algıya nasıl hizmet ettiğini şöyle anlatıyor:
“Bir senaryo yaratılmak istenmiştir. Bu senaryoya göre bir PKK’lı,
olaydan bir müddet sonra teslim olduğu yetkililere, bir başka PKK’lının
kendisine olay günü bir arkadaşıyla beraber kaçakçıların içinde
bulunduğunu, bombalama olunca kendilerinin kaçtıklarını söylediğini
belirtmiştir. Rapor yazımında PKK’lının itirafına geniş bir şekilde yer
verildikten sonra bu itirafın hemen altına ekledikleri Heron
görüntülerinin değerlendirilmesine ilişkin ASELSAN raporunu 00.26 saat
diliminden itibaren vererek en son atılan dördüncü bombanın (kuzey)
bulunduğu yerin güneyinde 3 yük hayvanı ve 2 insanın dördüncü bomba
bölgesine yaklaştığını belirterek başka şahısların da bombalama
sırasında olay yerinde olduğunu kanıtlamaya çalışmışlardır. Oysa ASELSAN
raporunda görüleceği üzere son bombanın atıldığı 22.24’ten sonra 22.45
itibariyle köyden bombalama alanına giden kişilerin görüldüğü, 23.02
itibariyle çok sayıda insanın bombalama yerine ulaştığı, ölüleri
taşıdığı belirtilmiştir. ASELSAN raporunda, insansız hava aracına
ilişkin bu değerlendirmelerde belirtilen kişiler hava bombardımanından
sonra köyden çocuklarının yardımına giden köy halkıdır.”
Hukuki manasını bilmiyor ve ilgilenmiyorum ama komisyonun; insan
aklına, kalbine, adalet duygusuna, inancına hakaret suçu işlediğini
düşünüyorum. Birtakım süreçlerden geçiyoruz, son 6-7 yıldır. Geçmişle
yüzleşme, askeri vesayetle hesaplaşma, darbeyle hesaplaşma ve bugün
itibariyle Kürt sorununa çözüm süreci… Bu süreçlerden toplum nezdinde
hakkıyla çıkmanın temel kurumlarından biri mahkeme değil, bu tür
komisyonlardır. İnsan Hakları Komisyonu, hakikat ve yüzleşme komisyonu…
Eğer seçtiğimiz vekillerden oluşan komisyonlar bu taze acıya böyle
yaklaşıyor, bizi eyleyip köhne devlet refleksine sırtını dayıyorsa,
yanmışız gülüm keten helva. Ürkütücü ve acıklı.
Kaynak: EZGİ BAŞARAN / RADİKAL 14 Mart 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder