25 Mart 2013 Pazartesi

Bu Newroz ‘Milat’ Olacak / Ayşe BATUMLU

newroz1
Evet, bu Newroz bayramı, yeni bir sürecin; demokratik, eşit haklı bir hayatın miladı olmaya aday. Kürt halkının, demirci Kawa önderliğinde Dehak zulmüne karşı isyan ateşini tutuşturduğu ve zaferle taçlandırdığı, kesintisiz bir isyanın sembolü olan bugün, başlı başına bir bayram.

Ama bu sene, tam da anlamına yakışır bir işlevi olacak. Bundan böyle, tüm bölge halklarının, baskıdan, zulümden, yok sayılmadan, eşitsizlikten ve daha da önemlisi savaştan kurtuluşunun bayramı olarak anılacak gibi gözüküyor. 

Abdullah Öcalan’ın Newroz’da halklarımızla paylaşılacak olan açıklaması ve çağrısı, Kürt sorununda çözümsüzlük kıskacından çıkılması, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi ve  barışın tesisi için önemli bir olanak. Bu açıklama, yalnızca Kürt halkının değil, tüm bölge halkının yaşamını değiştirecek; halklar arası birliği esas alan bir eksende inşa edilecek bir barış sürecin başladığının ilanı olacak. Kürt tarafı bu sürecin gerçek bir çözüm ve barış sürecine dönüşmesi için üzerine düşeni yapacağını göstermeye devam ediyor. 

Silahlı Kürt muhalefetinin, Öcalan’ın öngördüğü çözüm stratejisini desteklemesi çok önemli. Nitekim, Murat Karayılan da yaptığı açıklamada “Bu dönem, Kürt sorununun çözülebileceği bir dönemdir. Ama bu mutlaka savaşla çözülebilecek anlamına gelmemektedir; sorunun barışçıl yöntemlerle de çözülebileceği koşullar mevcuttur” diyerek ve devamında, “Türk tarafının da tabii dikkate alması gereken önemli hususlar söz konusudur. Gerekenlerin yapılması halinde biz bu konuda üstümüze düşeni yapmada tereddüt göstermeyeceğiz ve oldukça açık ve samimi davranacağız” demekle, bu konuda herhangi engelleyici ve boşa çıkarıcı bir tutum olmazsa, sürecin gerçek bir barışın inşasına dönüşebileceğini ifade ediyor.

Bunun için, Öcalan’ın, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş tarafından iletilen kısa mesajında da dediği gibi, bu dönemde parlamentonun çok önemli işleve sahip olacağı aşikar. İşte fırsat. Bu süreç, aynı zamanda parlamentodaki partiler için bir sınav olacak. Türkiye’nin en önemli meselesinde risk alabilecek, kafa yorabilecek kaç parti olduğunu gösterecek. CHP’nin “sosyal demokrat” bir parti olarak, Türkiye’nin çok halklı gerçeğine uyan, çok dilli, çok kimlikli bir yapıyı önermek ve bunun için mücadele etmek şöyle dursun, tek milletçilikten bile çıkamayışı; MHP’ninse nefret suçu işlemekteki ısrarı değişmezse eğer, onlar bu tarihi sınavı, başarı ile veremeyecekler gibi gözüküyor.  Bu durumda  parlamentoda, “risk” almaya, dolayısıyla çözüme aday 2 parti kalıyor. Ve dolayısıyla Anayasada da onlar söz sahibi olacak. Oysa bu tarihi dönemde, halkların anayasasını beraber yapabilmek şansı var. Hadi MHP’den bir beklentimiz yok ama, CHP’nin bu kez geçmişini affettirme, halkın partisi olduğunu gösterme fırsatı ayağına geldi.Keşke değerlendirebilse…

Şimdi çözüm için var olan bu fırsatın eşiğinde, Türkiye kamuoyunda uzun yıllardır oluşturulmuş milliyetçilik girdabından kurtulmak, yok saymanın yeni biçimlerinden sıyrılmak gerek. Bunun için de hükümete çok önemli görev düşüyor. Hükümet, doğru bir üslup ve pratikle bu iklimi bir barış, eşitlik ve kardeşleşme iklimine çevirebilir. Birden herkes, dün kırmızı çizgilere takılan konularda, kahvehanelerde, dolmuşlarda rahatlıkla konuşmaya başlayabilir. İktidar isterse bu mümkün. Bunun örneklerini zaman zaman yaşıyoruz. Örneğin, eğer hükümet isterse Newroz kutlamasının nasıl da “olaysız” geçebileceğini birkaç gündür görüyoruz. Şurası açık ki, bu süreçte hükümetin her kademedeki üyesi çözüm için ortak ve barışçıl bir üslubu benimsemeli ve istikrarlı olunmalı.

Türkiye devletinin karşısında “Savaşta da kendimize güveniyoruz, barışta da kendimize güveniyoruz ve tercihimiz bu sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesidir” diyen bir örgüt var. O halde hükümet de çözüm yönteminin barışçıl olması için üzerine düşeni yapmalı, çözüm adımlarında samimi, cesur ve tutarlı olmalı. Her şeyden önce bu konudaki projesini açıklamalı, hatta İmralı’dan gelen yaklaşıma uygun bir projeyi derhal oluşturmalı. Zira, hükümetin yarattığı, her an çözümün bir tarafı olmaktan çekilebileceği izlenimi, Kürt halkında ciddi bir endişe ve güvensizlik yaratıyor. Sadece atıldığında görünen adımlarla ya da bir projeye değil de çeşitli kademelerde yapılan açıklamalara getirilen yorumlara dayanılarak yapılan tahminlerle bu işin sürebilmesi imkansız.

Ya hükümet kendine düşeni yapmazsa ne olacak? Ne olacağı belli. Bu yolun dönüşü yok artık. Barışçıl bir çözüm için görev de, son söz de halklarındır.

2013 Newrozu’nun, Sakine’lerin direnişine yakışır biçimde, Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt halkının demokratik kurtuluş miladı olacağını Amed’de göreceğimizden hiç kuşkum yok. Ve tarihi fırsat değerlendirilirse, tüm bölge halklarının kurtuluş bayramı olacağından da…

Newroz Pîroz Be!

Kaynak: ozgur-gundem.com 20 Mart 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder