Açlık grevleri sadece Türkiye ve
Kürdistan’da değil, bu iki halktan insanların yaşadığı başka ülkelerde
de dayanışma eylemleri, protestolar ve değişik parti ve kurumların
yaptığı AKP hükümetine yönelik “isteklerin dikkate alınması”
çağrılarıyla geniş bir kesim tarafından duyuldu ve desteklendi.
AKP açlık grevinin kararlılıkla sürdürüleceğini, dışarıdan da
katılımlar olacağını ve çok sayıda ülkede konunun gündeme geleceğini
beklemiyordu. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ile anadilde savunma
hakkı ve Kürtçe eğitim konularının duyulmadığı ülke kalmadı denilebilir.
Sağcı basın organları bile konuya sayfalarında yer verdi ve AKP
hükümetinin kendilerince anlaşılmaz tutumunu eleştirdi.
“Paran varsa çevirmen tutar anadilinde savunma yaparsın” gibi bir
garipliği hiç anlamayacaklar ve herhalde şöyle düşüneceklerdir:
Neoliberalizmin en geçerli tanımı, insan hayatının her yönünün paraya
çevrilmesidir. AKP mahkemede çevirmenliği bile paralı yapmaya çalışarak
dünyada örneği bulunmayan bir adımı atmaktadır. Mahkemedeki çevirmenin
parasını yargılanan kişinin ödemesi şimdiye kadar görülmemişti. Bu
konudaki tasarı yasalaşırsa çok sayıda ülkede hayret ve alay konusu
olacağı şimdiden söylenebilir.
Açlık grevine katılanlar ve destek olanlar yönünden bakılacak olursa…
Sadece bizdeki değil başka ülkelerdeki sol örgütlerin de önemli bir
sorunu vardır: başarısızlıklarını değerlendirirler, gerekirse özeleştiri
yaparlar, ama aynı titizliği kazanılan başarılar konusunda
göstermezler. Başarılı olunmuştur ama her başarı içinde eksikleri de
barındırır. Bunlar nelerdir, genellikle dikkate alınmaz. Başarı hangi
koşullarda sağlanmıştır, genellikle değerlendirilmez.
Bu durum, gelecekte farklı koşullarda da aynı tip eylemin başarılı
olacağı gibi bir düşünceye kolayca yol açar. Ve başarılı eskiyi taklit
etmek de bu kez başarısızlık getirir.
Sadece hatalar üzerinde düşünmek ama başarı üzerinde düşünmemek solun
kolayca aşamadığı zaaflardan bir tanesidir. Gerçekte ise başarı
üzerinde düşünmek de en az başarısızlık üzerinde yapılan
değerlendirmeler kadar öğreticidir.
Başka bir deyişle belirli bir güçler dengesi ortamında geri adım
atmak, değişildiği anlamına gelmez. Şimdiye kadar sürdürülen politikanın
aynısı sürdürülecek ve verilen ödünler de ortam değişirse geri alınmaya
çalışılacaktır. Gerekçe ararsanız, bulursunuz. Hangi gerekçenin
bulunacağını ise güçler dengesi belirler. Yeni bir yumuşama dönemi
başlar mı?
Açıkçası zor görünüyor.
Hükümet bir ileri bir çapraz ve mümkünse bir geri gibi yeni çeşit
Mehter Marşı adımlarıyla devam edecek görünüyor. Bu ülkede yıllardan
beri ne yazık ki her şey ancak direnerek alınabiliyor. Direniş bazen
zorlu ve uzun sürebiliyor, ek olarak kazanımların geri alınmayacağının
garantisi de bulunmuyor. Herhangi bir istekle ilgili yasal düzenleme
yapılsa bile, bu o yasanın uygulanacağı anlamına gelmiyor. Yasa çıkar
ama nasıl uygulanacağı kararnamelerle belirlenir ya da yürütme ve yargı
gücüne öyle yetkiler tanınır ki, yasa istenildiği anda uygulanamaz
duruma getirilir.
Mahkemede Kürtçe savunmaya olanak tanıyan yasa taslağı bunun son
örneğidir. İnisiyatif duruşma hakimine verilmektedir. Hakim davanın
hızlı yürütülmesi için uygun görmezse mahkemede anadilde savunma hakkını
uygulamayabilir. Uygulamanın tek garantisi yargılananların
sergileyeceği direniş ve dışarıdan bu direnişe yapılan destek olacaktır.
Başka bir deyişle bu aslında tanınmamış, tanınmak zorunda kalınmış ve
fırsat bulunursa uygulanmayacak bir haktır.
AKP için bunlar başarılı olunamadığı için şimdilik ön planda
tutulmaması gereken konulardır. Bunun yerine dış politikada iyice
yıpranmış prestij yeni çıkışlarla kurtarmaya çalışıyor. Başarılı
olunabilirse eğer, oradaki başarı iç politikada baskı unsuru olarak
kullanılacaktır.
Bazen içerde bazen dışarıda sürekli kısa vadeli başarı elde etme
çabalarına girip, sorunları çözüyormuş gibi görünüp, ama kayda değer bir
adım da atmayıp, kargaşa içinde işini yürütme politikasından ne zaman
vazgeçecekler, bu yolun çıkmaz olduğunu ne zaman görecekler; açıkçası
ben de bilmiyorum.
İnsanlar artan sayıda bu savaştan, ölüm haberlerinden bıkmış
durumdalar. Sorunun bir şekilde artık çözülmesini istiyorlar. En başta
çatışmanın durmasını istiyorlar.
AKP gittikçe artan bu basınca bakalım daha ne kadar dayanabilecek?
Umutlu ama çok da dikkatli olmak gerek…
Engin Erkiner
Kaynak: firatnews.com 20 Kasım 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder