Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, Diyarbakır’da
cezaevinde açlık grevlerini sürdüren PKK/KCK’lıları ziyaret etti.
Cezaevinde 4 saat kalan Zana, açlık grevindeki eylemcilerle konuştu.
Zana, ‘Grevleri bırakma yönünde bir teklifiniz oldu mu?’ sorusu
üzerine, “Hepimiz Diyarbakır cezaevini biliyoruz. Tıkanan süreçleri hep
bedenleriyle açtılar. O konuda bir kararlılık gördüm. Ben öyle bir
teklifte asla bulunmam. Çünkü direniş kararını veren ben değilim.
Sonuçlandırılmasını da ben isteyemem. Hiçbir iradeye karşı da öyle bir
saygısızlık yapmam” dedi.
Cezaevi çıkışında gazetecilere açıklamada bulunan Zana, Türkiye’de
cezaevlerinin 1960′tan bu yana bu ülkenin derin yarası olduğunu ve bu
yaranın her gün kanadığını söyledi.. Zana, şözlerine şöyle devam etti:
SON DERECE KARARLILAR
“Bu sistem 60′lardan bu yana toplumun huzura kavuşmaması için
cezaevlerine ilişkin politikalarını hiçbir zaman değiştirmedi.
Cezaevlerinde yatan insanların hepsi politik insanlar. Tabi ki politik
talepleri var. Bu politik talepler aynı zamanda insani talepler. 3
maddelik talepleri var. Tecrittir. Ana dilde savunma hakkıdır ki,
kutsaldır. Tecrit bir insanlık suçudur. Ana dilde eğitim hakkıdır. Her
türlü gelişmeyi takip ediyorlar. Ama son derecede kararlılar. Artık söze
gerek olmadığını pratik adımlarla samimiyeti görmek istediklerini, ama
hiçbir şekilde diyalogtan kaçınmadıklarını, ülkenin önünün tıkandığını,
bu tıkanlıklığı bir biçimde kendi bedenleriyle açmak istediklerini ifade
ettiler.
MORALLERİ YÜKSEK!
MORALLERİ YÜKSEK!
Son derece moralliydiler. Ama manevi olarak benim üstümde çok
duygusal bir etki bıraktı. Bu insanlar an be an hücrelerini öldürerek bu
sürecin önünü açmak istiyor. Bu toplumsal bir vicdana dönüştü artık.
Toplumda yaşayan herkesin bir saniye bile kaybetmemesi gerektiği
inancını taşıyorum. Boşa geçen bir saniye bile bizi üzücü sonuçlarla
karşı karşıya bırakabilir. Bu üzücü olayları daha önce yaşadık. Tekrar
tekrar yaşanmaması gerektiğini onlarda vurguluyor. Ama bu haklı ve meşru
taleblerinin mutlaka somuta dönüşmesi gerektiğini de ifade ediyorlar.
Tecritin kırılmasına dair bir adım atılırsa değerlendireceklerini
söylüyorlar.”
HEPSİ ZAYIFLAMIŞ
Zana, cezaevinde açlık grevi sürdüren 26 kişinin sağlık durumlarının
kritik olduğunu söyledi. Zana, “5 kişiyle görüştüm. Hatip Dicle, Kemal
Aktaş, Nimet Sevim, Mazlum Tekdağ ve Faysal Bey’le görüştüm. Durumları
moralleri iyi ama hepsini çok zayıflamış gördüm. Açlık grevlerini ben de
biliyorum. Yıllarca içinde kaldım. An be an vücut kendi kendini yiyor
ve 40′tan sonra bir saniye bile o an götürebilir. Yani bir saniye bile
hepimizi üzecek, yaralayabilecek sonuclar çıkabilir. Maalesef Türkiye
geç haraket eden bir ülke. Bugün yapması gerekeni yapmıyor, 3 gün
sonrasına bırakıyor. Biraz daha hızlı davranması gerektiğini
düşünüyorum. Sayın Arınç’ın açıklamalarını hepimiz değerlendirdik. Ama
pratiğe dönüşmesi gerekiyor. Beklentileri bu” dedi.
SONA ERDİRMELERİNİ BEN İSTEYEMEM
Zana, gazetecilerin, “Grevleri bırakma yönünde bir teklifiniz oldu
mu?” sorusu üzerine, “Hepimiz Diyarbakır cezaevini biliyoruz. Tıkanan
süreçleri hep bedenleriyle açtılar. O konuda bir kararlılık gördüm. Ben
öyle bir teklifte asla bulunmam. Çünkü direniş kararını veren ben
değilim. Sonuçlandırılmasını da ben istiyemem. Hiçbir iradeye karşı da
öyle bir saygısızlık yapmam. Kendileriyle konuştum kendilerinin açığız
ama somut bir takım şeylerin yapılması lazım. Bu ülkenin önünü açmak
istiyoruz. Demokratik yön ve yöntemin önünü açmak istiyoruz. Sorunların
diyalogla çözülmesi için bedenimizi ölüme yatırdık daha ne yapalım
diyorlar” diye konuştu.
Son 10 yıldır herşeyin gündeme geldiğini dile getiren Leyla Zana,
“Ama sonuçlandırılmasında sıkıntı var. Kitilenme sorunların somuta
dönüştürülmemesidir. Yoksa herşey konuşuluyor doğru, ben de katılıyorum.
Konuşma zemini var. Ama sorun çözme yeteneği ortada yok. Bunun bir an
önce ortaya çıkması lazım. Umudumuz kaybettiğimiz zaman herşeyimizi
kaybetmiş oluruz. Umutsuz olur mu?” dedi.
Kaynak: kurdistan-post.eu 08 Kasım 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder