16 Kasım 2012 Cuma

Uluslararası Amed Film Festivali sona erdi

Bu yıl ilki düzenlenen 1. Uluslararası Amed Film Festivali ödül töreni ile sona erdi. 

Festivalde ödül alan birçok katılımcı ödülünü cezaevlerinde açlık grevinde olan tutsaklara adadı. Festivalde konuşan Erol Balcı, sürgünde gelişen Kürt sinemasının artık kendi topraklarında özgürce gelişmesi gerektiğine dikkat çekti.

Diyarbakır’da bu yıl ilki gerçekleştirilen 1. Uluslararası Amed Film Festivali ödül töreniyle son buldu. Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği (OSAD) tarafından “Sinema harmanı” sloganıyla 29 Ekim – 4 Kasım tarihleri arasından düzenlenen festival kapsamında 56 film gösterilirken, düzenlenen panellerde de alternatif sinema alanında konular tartışıldı. Ödül törenine aralarında BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, akademisyen Büşra Ersanlı’nın da bulunduğu sayıda yurttaş katıldı.

OSAD Başkanı Erol Balcı, bir haftadır süren festivalin dışarıdan bir eğlence kültürü olarak algılanmaması gerektiğini belirterek, “Festivalin her bir adımı, bir videosu bir parça tarihsel direniştir, bir parça devam eden açlık grevidir, bir parça zindanlardaki direnişin parçasıdır. Onların talepleri bu festivalin talepleri oldu. Katılımcılar da festival boyunca anadil üzerindeki baskıların kaldırılması ve Sayın Öcalan üzerindeki insanlık dışı tecridin kaldırılmasını, sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının yaratılmasını talep etmek için alanlara çıktılar. Festival boyunca bu talepler dile getirildi. Şimdi de getiriliyor” şeklinde konuştu.

Kürt sineması toprağına dönmeli’

Kürt sinemasının kendi topraklarında gelişemediğini dile getiren Balcı, “Yılmaz Güney sürgünde Kürt sinemasını geliştirdi. Halil Dağ dağ koşullarında bir gerilla olarak Kürt sinemasını yaptı. Kürt coğrafyası özgür olmadığında sanatı da özgür yapılamıyordu. Özgürlük koşullarının olmadığı bir yerde özgür sanat da yapılmaz. Bu yüzden Yılmaz Güney Kürt sinemasını sürgünde yapmak zorunda kaldı. Bugün artık Kürt sineması sürgünde yapılmak zorunda değil. Kürt sineması artık kendi topraklarına dönerek halkının arasında Amed’te, Hewler’de, Amûde’de yapılmalıdır. Avrupa’da ya da İstanbul gibi yerlerden topraklarına dönmelidir. Kürt yönetmenler, sanatçılar, oyuncular, yapımcılar bunu bilmeli bu halkın gerçekliğiyle hareket etmelidir. Festival bu gerçekliğe zemin hazırlamıştır” dedi.

Festivalin Kürt sinemasında bir konferans düzenleme ihtiyacını ortaya çıkardığına dikkat çeken Balcı, Kürt sinemasının önündeki engellerine kaldırılması, sorunların giderilmesi ve bir manifestonun hazırlanması için bu konferansın düzenlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Balcı’nın konuşması ardından cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine dikkat çekmek için hazırlanan kısa film, salonu dolduranlar tarafından uzun süre alkışlandı. Filmde cezaevlerindeki direnişlerde yaşamını yitiren Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek, Akif Yılmaz’ın mesajlarının yanı sıra şuanda Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde 12 Eylül’den bu yana açlık grevinde olan gazeteci Tayip Temel’in mesajına da yer verildi.

‘Açlık grevi 21. yüzyılın çekilmeyen filmidir’

Daha sonra konuşan BDP İstanbul Milletvekili ve Yönetmen Sırrı Süreyya Önder ise, cezaevlerinde devam eden açlık grevlerinin çok soylu bir film sahnesi olduğunu kaydetti. Önder, şöyle devam etti: “Gelinen noktada ömründe bir bardak çayından vazgeçmemiş, yoldaşlık hukuku nedir bir gün görmemiş, bir diğerinin namına fedakârlık yapmak nedir bilmemiş insanların bu direnişi anlamaları da anlamlandırmaları da imkansızdır. Görmediği bir şeyi nasıl anlasın nasıl anlamlandırsın. Bir bardak suyu bile bir yerden bir yere bir menfaat temin etmeden götürmedikleri için zannediyorlar ki talimatla ölüm orucu tutuyorlar. Oysa bu oruca yatanların tümü bizim siyaseten yoldaşımızdır. Daha düne kadar haksız tutuklamalarla özgürlük hakları gasp edilmeyene kadar alanlarda birlikte siyaset yapıyorduk. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar kitlesel ve kendisi için bir şey dilemeden canını bedenini ölüme yatıran insan bulamazsınız. İşte bu da 21. yüzyılın henüz yazılmamış romanı, henüz çekilmeyen filmi, henüz söylenmemiş şiiridir.”

Konuşmaların ardından festivale katılan filmler arasında yapılan değerlendirme sonucu ödüle layık görülen filmler açıklandı. Ödülü alan birçok katılımcının ödülünü cezaevlerinde açlık grevinde olan tutsaklara adamaları dikkat çekti. Belge film dalında ödüle yönetmenliğini Mizgin Müjde Arslan’ın yaptığı “Ez firiyam tu ma lı cih”, mansiyon ödülüne ise Ersin Çelik’in yönetmenliğini yaptığı “Mın rasti nivisand deftara Lîceyê” layık görüldü. En iyi uzun metraj film ödülüne ise toplumsal sorunlara duyarlılıkla yaklaşan “Meş”, “Li Vir” ve “Kırık Midyeler” filmleri layık görüldü. Festival kapsamında en iyi senaryo ödülüne Guhar filminin senaristi Teymur Evdikê ve Mizgin filminin senaristi Ömer Leventoğlu layık görüldü. Kısa film dalında yapılan değerlendirmede “Land of the heroes” ve “Peyare” filmleri ödüle layık görülürken, jüri özel mansiyon ödülüne ise açlık grevine giren bir Kürt kadınının yaşadığı zihinsel ve bedensel tahribatı konu alan “Bedia’nın İzinde” filmi layık görüldü.

Ödül töreninin ardından toplu fotoğraf çekimi ile festival sona erdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder