15 Kasım 2012 Perşembe

50 uzun gün

Türkiye ve Kürdistan cezaevlerindeki yüzlerce Kürt tutsağın başlattığı dönüşümsüz-süresiz açlık grevi eylemi bugün 50’inci gününe girdi.
 
AKP Hükümeti tutsakların dile getirdiği PKK lideri Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması, anadilde eğitim ve savunma hakkının tanınması gibi Kürt sorununun barışçıl çözümüne hizmet edecek taleplere kulak asmadığı için ölüm, bugün itibariyle artık an meselesi haline geldi.

Hükümetin insan hayatını umursamaz küstah tavrı yüzünden hayatla ölüm arasındaki çizgi 50 gün boyunca an be an inceldi ve şimdi de koptu kopacak hale geldi.

Bu arada başta tutsak aileleri olmak üzere dört parçadan ve diasporadan Kürt halkı ve dostları da her anı duygusal baskı ve yüksek gerilim altında geçen birbirinden zorlu 50 uzun geçirdi.

Gerilim her an biraz daha yükseliyor zira, çözümsüz geçen her günün ardından sorun biraz daha ağırlaşıyor ve buna bağlı olarak da kaygılar giderek artıyor.

Bu aşamadan sonra gün saymak vicdanı olan herkes için katlanılmaz bir hal alıyor! Dolayısıyla bugünden itibaren değil bir günün, bir saatin bile böyle devam etmemesi, açlık grevi eylemin yapıcı ve sorunun çözümüne hizmet edecek olan kalıcı bir diyalogla sona ermesi gerekiyor.

Tutsaklar içeriden tabutla çıkmadan, yeni can kayıpları ve yeni acılar yaşanmadan acil bir çözüm bulunmalıdır, yoksa yarın artık çok geç olacaktır.

Kaldı ki tutsaklar aradan geçen bu 50 gün içinde kalıcı hasar da almışlardır. Sorunun daha da ötelenmesi veya çözümsüzlüğe itilmesi yüzlece insanın hayatına malolacaktır.

Bu da ciddi bir travma ve çatışma yaratacaktır.

Oysa süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eyleminin -geç kalınmış olsa da- diyalogla çözülmesi akan kanın durmasına vesile olacak ve barışçıl yeni bir süreç başlatacaktır.

AKP Hükümeti‘nin duyarsızlıktan ve kibirden kurtulması zor görünüyor ancak, kimse kendini kandırmasın Türkiye’nin önümüzdeki yılları da çatışmayla geçirme lüksü olmayacaktır?

Kürt ve Kürdistan sorunu yolun sonuna gelip dayanmıştır.

Hükümet Kürt halkıyla ya yapıcı ve kalıcı bir diyalog temelinde eşitliğe ve özgürlüğe dayalı bir çözüm bulacaktır ya da ‘felaketle‘ sonuçlanması kaçınılmaz olacak şiddetli ve yaygın bir çatışma süreci başlayacaktır.Umarım ve dilerim AKP Hükümeti başta olmak üzere Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olan dinamikler sorumlu davranacaklardır.

Ayrıca dün Kürt halkının Serhildan ruhuyla ortaya koyduğu destansı direnişten de gerekli dersleri çıkaracaklardır.Dün de görüldüğü gibi Kürt halkı özgürlüğe ölümüne susamıştır ve asırların görkemli bu düşüne tutkuyla sarılmıştır.Halk gelinen aşamadan geri adım da atmayacaktır.

Dün Amed’denGever’e, Şırnak’ta Van’a kadını erkeği, çoçuğu, yaşlısı genciyle Kürdistan halkının yarattığı destana, ortaya çıkardığı mesaja saygılı olunmalıdır.

Kürt halkı, dünyanın diğer halkları gibi kendi ülkesinde ve uygar dünyanın içinde kendine eşit ve saygın bir yer istiyor ve bunun mücadelesini veriyor.

Açlık grevleri de kendi ülkesinde söz karar sahibi olmak ve aynı coğrafyayı paylaştığı halklarla barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Kürt halkının asırlar boyu süren özgürlük mücadelesinin günümüzdeki en önemli mevzilerinden biri olarak ortaya çıkıyor!

Kürt ve Kürdistan’ın özgürleşmesi mücadelesinin bir cephesi de zindandır. Zindan gerçeği mücadelenin sonucu olduğu kadar, bileşeni ve mevzisidir.

Açlık grevindeki tutsaklar bunun bilincindedir. Bedenlerini de zaten bu bilinçle feda etmişlerdir.
Onlar Kürt halkının hayatın ve insanlığın içinde hak ettiği saygın yeri alması amacıyla yol çıkmış, bu yüzden tutsak alınmış ama, esir alınamamış Kürt yurtseverleridir.

Karşıya karşıya kaldıkları zorluklara aldırmadan, zindan gerçeğini sistemin suratına çarpmış, tıkanan süreci politik bir hamleyle aşmaya çalışmış ve özgürlük mücadelesini bir adım ileri taşımış, bunun için hayatlarını namluya sürmüşlerdir.

Irkçılığa, ayrımcılığa, baskıya, aşağılanmaya ve bunların toplamı olan ‘efendi küstahlığına‘ karşı onurlu bir duruş sergilemiş, zindandan dışarıya insani bir çığlık yükseltmişlerdir.

50 uzun ve yorucu günün ardından da ölümle yüz yüze gelmişlerdir.

AKP Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti, oturup yeniden düşünmeli ve bu tutsakların taleplerine kulak vermelidir.Türkiye, yarından geci yok Kürt tutsakları ölümün kıyısından geri çevirmeli, kan akıtma hevesinden artık vazgeçmeli ve açlık grevi eylemini barışçıl bir çözüm için fırsata çevirmelidir.

Her şeyden önce ortak vicdan bunu emretmektedir. Aksi durum ‘topyekün felaket‘ demektir. Buna izin verilmemelidir.Geçen günlerde Kürdistan İslam Hareketi’nin kurucularından Abdurrahman Dürre hayata veda etti. Dün de gazetimiz yazarı da olan Şair Arjen Arî’nin ölüm haberi geldi. Dürre ile Arî’nin ailelerine ve Kürt halkına başsağlığı ve sabır diliyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum…

Yeni özgür politika 31 Ekim 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder