31 Aralık 2012 Pazartesi

Ya Bağdat ‘Bağımsız Kürt Devleti’ Derse?

cengiz çandarr
Bağımsız Kürt devleti kavramı önümüzdeki 2013 yılında, bugüne dek olduğundan çok daha fazla telaffuz edilecek.“Bir Kürt devleti kurulmakta ve Bağdat bunu kabul edebilir’

Ben demiyorum. David Hirst’ün Lübnan gazetesi ‘Daily Star’daki yazısının başlığı bu.
Önce, dünkü yazıda Peter Galbraith ile ilgili olduğu gibi, bu kez de David Hirst ile ilgili kısa bir bilgi notu. 

David Hirst, tüm ömrünü Beyrut’ta yaşayarak Ortadoğu’da geçirmiş olan 1936 doğumlu ve Oxford ve Beyrut Amerikan Üniversitesi mezunu bir İngiliz gazeteci. 

Yıllarca Guardian gazetesine yazdı. Bizim kuşağın, bölge haberciliği ve yorumlarda, Le Monde Ortadoğu muhabiri Eric Rouleau ile beraber bölge konusunda en bilgili gazeteci olarak örnek aldığı ikinci isimdi. 2003 baskılı ‘The Gun and the Olive Branch’ (Silah ve Zeytin Dalı) adlı kitabı Filistin mücadelesi üzerine yazılmış en yetkin kitapların başında gelir. 2010 baskılı ‘Beware of the Small States: Lebanon, Battleground of the Middle East’ (Küçük Devletlere Dikkat: Lübnan, Ortadoğu’nun Savaş Alanı) başlıklı kitabı ise Lübnan’ın uzun savaş yıllarına dair yazılmış en mükemmel kitaptır.

Yazının başında başlığından söz ettiğim yazısının başlangıç bölümü şöyle:

“Geçen hafta Bağdat gazetesi Al-Sabah’ta, genel yayın yönetmeni Abdülcabbar Şabbut’un Irak’ın Arapları ile Kürtleri arasında ‘ezeli sorun’un bir ‘Kürt devleti’nin kurulmasıyla çözümünün zamanının geldiğini savunan yazısını okuduğum vakit şaşırdım. Herhangi bir Arap çevresinde bu kadar açıklıkla böylesine sapkın bir düşüncenin dile getirildiğini hiç duymamıştım. Kaldı ki, bu, herhangi bir Arap çevresi de değildi. Sabah, Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin ağzıdır. Şabbut, ‘Arap-Kürt işbirliğini barışçı yoldan sona erdirme’yi öneriyordu. Önerisini B Planı olarak sunuyordu. A Planı şu anda yürürlükte olan durum; yani Irak’ın merkezi hükümeti ile Kürt bölgesel hükümeti arasında ‘yeni Irak’ çerçevesi içindeki sürekli ‘diyalog’ hali… 

Ama diyor Şabbut, A Planı hiçbir yere gitmiyor. Irak ordusu ile Kürt peşmergelerin Kürdistan ve Irak’ın geri kalan sınırları içinde karşı karşıya konuşlandıklarını ve bu gerginliğin her an bir savaşın patlak vermesine yol açacağını gözlüyor.

Ve, bu gözlemde bulunan sadece Şabbut değil. Maliki’nin kendisi. Maliki, eğer savaş patlak verirse, bunun, Saddam döneminde olduğu gibi Kürt isyancılarla Bağdat arasında değil, ‘Araplar ile Kürtler arasında bir etnik savaş olacağı’ uyarısında bulundu. 

İster A Planı, ister B Planı, savaş ya da diplomasi yolu olsun, son tehlikeli saflaşma bir şeyi açıga çıkarttı: ‘Kürt sorunu’ uzun tarihinde yeni bir aşamaya ulaşmıştır ki, o Arap Baharı adı verilen bölge çapındaki muazzam değişimle iç içe geçerek, onun bir parçası olmuştur.”

David Hirst, yazısının daha sonraki bölümünde, Irak’ta Kürtlerin bağımsızlık duygusunu hiç yitirmediklerini, ‘yeni Irak’ içinde kalmaya, ancak ‘eşit ortaklar’ olarak kendilerine davranıldığı takdirde razı olacaklarını ama gelinen noktada, bunun gerçekleşmeyeceğini gördüklerini ifade ediyor ve Kürtlerin, bağımsızlık öncesi geldikleri noktayı şu satırlarla anlatıyor:

“Öyle görülüyor ki, (Mesut Barzani) bağımsızlık adımını atmadan önce yeni oyun kuran gelişmelerde bir başka gelişmeyi bekliyor: Suriye’nin parçalanması. Bu, jeopolitik ortamı Kürtler lehine değiştirebilir. Ama Kürtlerin bu değişimin gerçekleşmesi için gözlerini diktiği çevre Türkiye’de. Bunu düşünüyor olmaları bile, tarihi açıdan bakıldığında, komşuları arasında muhtemelen bir Kürt bağımsızlığından en ziyadesiyle kaybedecek olanın Türkiye olduğu ve Kürtleri geçmişte vahşice bastırdığı düşünülürse olağanüstü bir şey.” 

David Hirst, bununla birlikte, 2008’den itibaren Türkiye’nin Tayyip Erdoğan hükümetinin bu yaklaşımı tepeden tırnağa değiştirecek adımlar atmaya başladığının altını çiziyor ve Irak Kürtleriyle yakınlaşma politikasının geldiği noktaya dikkat çekiyor. Ve Türkiye’nin Irak’ta bir ‘bağımsız Kürt devleti’ni kabulüne yanaşabileceği imasını yaparak yazısını şu son iki paragrafla noktalıyor:

“Bir bağımsız Kürdistan’ın Türkiye’ye karşılığında sunabileceği cazip imkânların başında Türkiye’nin çok ihtiyaç duyduğu zengin ve güvenilir petrol arzı ve hasmane bir Irak ile İran karşısında bir tampon oluşturacak, istikrar içinde bir müttefik olması ve dahası PKK’yı sınırlayacak bir işbirlikçi olması geliyor. ‘Kurtarılmış’ Suriye Kürdistanı’nda güçlü bir şekilde konumlanarak PKK, şimdi bu alanı Türkiye’nin kendisinde isyanı canlandıracak bir platforma dönüştürmeyi tasarlıyor. 

Erdoğan’ın Barzani’ye, bir Irak askeri saldırısı durumunda, öngördüğü devleti koruma sözü verdiği bile ileri sürülüyor. Bununla birlikte, bu söz, hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir, zira B Planı’nı kabul etmesiyle Maliki rejimi, aslında, Kürtlerin istedikleri gibi ayrılmasına izin verecek sismik adımı düşünüyor.”

Eğer Maliki, David Hirst’ün yazısında ifade ettiği şekilde, Kürtlerle, Çekler ve Slovaklar örneğinde olduğu gibi ‘medeni bir boşanma’ düşünüyorsa bu, gerçekten ‘fantastik’ bir tarihi adım olur. 

Ne var ki, bu pek öyle kolay gerçekleşebilecek gibi de gözükmüyor. Maliki’nin kafasında, bugünkü ‘Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Irak’tan ayrılmasını kabullenmek olabilir. Ancak, Irak Kürtleri için Kürdistan, Bölgesel Yönetim’in hükmettiği Irak’ın eski Dohuk, Erbil ve Süleymaniye vilayetleri değil. Buna, Kerkük’ü ve merkezi Musul olan Ninova vilayetinin bazı topraklarını ve ayrıca Hanekin’i içeren Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Diyala vilayetinin de bazı topraklarını dahil ediyorlar. 

Irak’ta ‘ihtilaflı topraklar’ denilen ve mevcut Irak anayasasının 140. maddesine göre çözümlenmesi gereken ‘sorunlar’, söz konusu bu alanı ifade ediyor. Yani, Barzani, ya Maliki’nin yanaşabileceği ‘boşanma formülü’ olarak Dohuk, Erbil ve Süleymaniye vilayetlerinden oluşan ve bugünkü KBY’nin hükmettiği alanı ‘bağımsız Kürt devleti’ olarak kabul ile iktifa edecek veya Kürdistan olarak tanımladığı daha geniş coğrafyadan vazgeçmeyecek ise Irak anayasasının 140. maddesi uygulanmayacağı sürece, bu sorunun çözümü için ‘çatışma’dan başka yol görünmüyor demektir.
Tabii ki, Suriye’deki gelişmeler, tüm ‘denklem’i etkileyecek nitelikte olacak ve Barzani’nin Suriye’deki gelişmelerin sonucunu beklediği hükmü, bu açıdan isabetli sayılabilir.

Fakat, anlaşılıyor ki, her ne olursa olsun, ‘bağımsız Kürt devleti’ kavramı önümüzdeki 2013 yılında, bugüne dek olduğundan çok daha fazla telaffuz edilecek.

Türkiye, Şam’ın yanı sıra Maliki’nin Bağdat’ı ile de köprüleri atarken ve Tahran ile sürtüşür, Barzani’nin Erbil’inden daha fazla kendisine bölgesel dost ve müttefik bulamadığı bir döneme adım atmışken, şimdiden ne yönde evrilebileceği sezilen ama nasıl evrileceği henüz öngörülemeyen gelişmeleri nasıl yönetecektir?

Kendi ‘Kürt sorunu’ konusunda ‘çıkmaz sokakta patinaj’ yapmaktayken bölgesel yeni meydan okumalara ne kadar ve nasıl karşılık verebilecektir?

2013’e girerken cevabı boşlukta sallanmakta olan sorular bunlar.

2013, muhtemelen bunların cevaplarını bir nebze daha netleştirecek. Bir ihtimal de bu sorulara yenilerini de ekleyecek olması.

Cengiz ÇANDAR

Kaynak: RADİKAL 26 Aralık 2012

Abdullah Öcalan Ve Akp Silah Bırakmayı Görüşüyor İddiası

abdullah_ocalana_rest
Başbakan Erdoğan’ın doğruladığı İmralı görüşmelerinde geçtiğimiz pazar günü kritik bir adım atıldığı ileri sürüldü. MİT’in Öcalan ile 2013’ün ilk aylarında açıklanacak çözüm bildirisi için görüştüğü iddia edildi. 

Hürriyet gazetesinden Okan Konuralp‘in haberine göre, MİT yöneticileri, 2013’ün ilk aylarında kamuoyunun karşısına çözüm bildirimi ile çıkılması hedefiyle Abdullah Öcalan ile bir araya geldi. Görüşmede “Örgüte silah bıraktırma” masaya yatırıldı.

4 saatlik görüşme 

Başbakan’ın sürdüğünü açıkladığı, İmralı görüşmelerine ilişkin önemli bir iddia ortaya atıldı.
Buna göre MİT yöneticileri geçen hafta pazar günü Abdullah Öcalan’la 4 saatlik kritik bir görüşme yaptı. Yürütülen temasların ana gündem maddesini “Örgüte silah bıraktırma” seçeneği oluşturuyor. Devletin, Öcalan’la oturduğu “görüşme” masası, “açlık grevleri” sürecinde İmralı ile üst seviyeye çıkartılan temaslara ara verilmeksizin devam edilmesi kararıyla oluştu. 

Devlet kanadı, masaya “PKK’nın silah bırakması” hedefiyle oturdu. Öcalan ise “Örgütle doğrudan temas kurmam sağlanmalı, infaz koşullarım iyileştirilmeli. Bu durumda silah bıraktırmaya paralel olarak PKK’nin ve Kürt halkının PKK’yi destekleyen kesiminin ‘çözüme’ psikolojik ve siyasal olarak ikna olması kolaylaşır” talebiyle masaya geldiği ileri sürüldü.

2013 yılının ilk aylarında açıklama iddiası

İddialara göre daha öncekilerden farklı olarak, bu son görüşme sürecinde hedef “Takvim” de belirlendi. Taraflar, “2013 yılının ilk aylarında kamuoyunun karşısına sorunun çözümüne ilişkin bir bildirimle çıkılması” hedefiyle görüşmelere başladı. Hedefin gerçekleşmesi halinde kış şartları nedeniyle eylemlerine ara veren PKK, baharla birlikte silahsızlanmaya başlayacak.

Avukat ya da BDP’lilerle görüşmeyecek
Öcalan’ın avukatları ya da BDP’lilerle teması ise sürdürülen görüşmelerin “tali” bir unsuru olarak öne çıktığı vurgulanıyor. Öcalan, avukatları ya da BDP’lilerle devletle süren görüşmeler tamamlanana kadar temas kurmayacak. Görüşmelerin tarafların hedeflendiği şekilde tamamlanması halinde ise kamuoyuna mesaj verecek kişinin Öcalan’ın tercih ettiği bir isim olması seçeneği öne çıkacak.

PKK yöneticileri Avustralya’ya gidecek iddiası

Görüşmelere yönelik iddialar arasında, “Örgütün üst düzey yöneticilerinin silah bırakmaları halinde bir başka ülkeye gidebilecekleri…” başlığı da bulunuyor. İddia, devletin “silah bırakma” halinde, “Çoğunluğu Kuzey Irak’ta bulunan örgüt yöneticilerinin üçüncü bir ülkeye gitme” ihtimalini, “Türkiye’ye sınırı olan ülkeler ile AB ülkeleri dışında” olarak sınırlamak istediği yönünde. Adı geçen ülkeler arasında ise Avustralya var. Avustralya Başbakanı Julia Gillard, bu yıl Brüksel’de 9’uncusu yapılan Kürt Konferansı’na gönderdiği mesajında, “Hükümetim Öcalan ile Türk devleti arasındaki müzakere sürecini olumlu karşılamaktadır” demişti.

Mehmet Öcalan konuştu

Başbakan Erdoğan’ın cuma akşamı TRT’de, cumartesi günü de Öcalan’ın memleketi Şanlıurfa’da verdiği mesajlarla ilgili olarak Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, şunları söyledi: “Sayın Başbakan’ın açıklamalarını önemsiyorum. Sorunun demokratik yoldan çözümüne herkes destek verir. Halkın beklentisi de bu yönde. Ancak pratikte de adımlar atılmalı. Aksi olması halinde halkın beklentisi boşa çıkıyor, bu hayal kırıklığına yol açıyor. Abdullah Öcalan da sorunun demokratik yollardan çözümüne katkı sağlar. Açlık grevleri sürecinde görüştüğümde ağabeyim, 1-2 ay içinde sorunun çözümü konusunda bazı adımların atılabileceğini söylemişti. Kendisinde o işareti görmüştüm. Benim düşüncem de süreç doğru rayına oturması halinde avukatlar, o zaman adaya giderler. Doğru rayına oturup, oturmadığının işareti avukatların adaya gitmesi olur. Oturana kadar beklemek gerekir.”

Kaynak: haber.sol.org.tr 31 Aralık 2012

‘Rojava Demokratik Özerklik Yasaları’

rojova
Özerklik sistemini inşa eden Rojava Kürdistan’da erkek egemen sisteme büyük darbe. Daimi Meclis’in hazırladığı yeni Medeni Kanun’a göre, ‘zorla evlilik, çok eşlilik, berdel, başlık parası, kadına şiddet’ yasak. 

ÖZERKLİĞİN YASALARI YAZILIYOR

Batı Kürdistan Daimi Meclisi’nin ‘Rojava Demokratik Özerklik Yasaları’ gündemiyle yaptığı 3. Olağan Meclis toplantısında devletçi sistemlerin alternatifi kent ile bölge meclisleri, belediye, güvenlik ve asayiş, yargı, adalet, sosyal hizmetler ve Medeni Kanun yasalarının çerçeveleri oluşturuldu.

ERKEK EGEMEN SİSTEME DARBE

Medeni Kanun kadın özgürlüğü için bir devrim adeta. Erkek egemen sistemi parçalayan yasaya göre, zorla ve küçük yaşta evlilik, çok eşlilik, başlık parası, berdel gibi uygulamalar yasaklandı. Kadına şiddetin cezaya bağlandığı yasada boşanma da erkek tekelinden çıkarıldı.

ROJAVA DEVRİMİ’NİN İLK ADIMI KADINLAR

Rojava Kürdistan Daimi Meclisi’nin “Rojava Demokratik Özerklik Yasaları” gündemiyle yaptığı 3. Olağan Meclis toplantısı sürüyor. Şam, Halep, Hesekê, Afrin, Qamişlo, Derbisiyê, Derik, Girkê Lege’den Meclis üyelerinin katılımıyla Amudê’de başlayan toplantının ilk gün oturumları gece saat 22.00’a kadar devam etti. Gün boyu süren tartışmalar sonucunda Kent, bölge Meclis yasaları, belediye, güvenlik ve asayiş, yargı ve adalet ile Sosyal hizmetler yasalarının çerçeveleri oluşturuldu. Tartışmalarda oluşturulacak yasalarda devletçi sistemlerin öngördükleri hukuk yerine, alternatif bir sistem olarak özerklik yasaları da tartışıldı.

Kadına yasal güvence

Toplantının önceki günkü oturumunda ise Medeni Kanun başlığıyla kadının toplumsal ve siyasal yaşamdaki yeri, kadına karşı şiddetle mücadele, cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine dönük yasalar ele alındı. Oluşturulan yasaya göre bundan böyle zorla ve küçük yaşta evlilikler ile çok eşlilik, başlık parası, berdel gibi uygulamalar yasaklandı. Boşanmaların karşılıklı rıza ve anlaşma ile olması, boşanmanın erkeğin tekelinden çıkarılması, eşlerin ayrılması durumunda çocukların 15 yaşına kadar annenin yanında kalması da yasanın diğer başlıklarından.

Kadın karar süreçlerinde

Miras ve mülk edinmedeki eşitsizliklerin kaldırılmasına da yasada yer veren Daimi Meclis, kadının yaşamın her alanında karar süreçlerine katılımının esas alınmasını da yasaya bağladı. Toplantıda yapılan konuşmalarda da, Demokratik Özerkliğin toplumsal eşitliğin sağlanması ve cinsiyetçiliğin aşılması hedefiyle çıkarılan bu yasalarla gerçek karşılığını bulacağı ve toplumsal özgürlüğün bu yasalarla sağlanacağı dile getirildi.

Kaynak: ozgur-gundem.com 31 Aralık 2012

Kürtler Roboski Katliamını Unutmayacak

roboski mezar
Güney Kürdistan’ın Kaladize’ye bağlı Digoman köyünde, Türk ordusuna bağlı savaş uçaklarınca gerçekleştirilen, 34 Kürt sivilin katledildiği Roboski katliamı düzenlenen bir yürüyüşle protesto edildi. 

Özgür Yurttaş Hareketi, PÇDK ve Güney Kürdistan Yurtsever Gençlik Hareketi tarafından organize edilen yürüyüşe onlarca kişi katıldı. 

Yürüyüşte Roboski ve Kortek katliamında yaşamını yitirenlerin fotoğrafları yanısıra, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan posterleri taşınırken sık sık, “Biji Serok Apo”, “Şehit Namirin”, “Bakur Başur Rojhilat Apo Seroke Welat” ve “Katil Erdoğan” sloganları atıldı.

Yürüyüş sonunda Roboski ve Kortek katliamlarında yaşamlarını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Ardından Kamuran Xetat tarafından okunan basın bildirisinde, Türk devleti kınanırken, Kürt halkının katliamları asla unutmayarak hesabını soracağı kaydedildi.

Yürüyüş atılan sloganlarla son buldu.

Kaynak: anf.bz 31 Aralık 2012

Kürt Kurumlarından Rojava İçin Acil Yardım Çağrısı

yek-kom
Avrupa’daki Kürt kurumları, abluka ve ambargo altında kışa giren Rojava halkı için acil yardım çağrısında bulundu. 

Avrupa çapında yürüttükleri kampanyaya ilişkin ANF’ye bilgiyi veren Heyva Sor a Kurdistanê yöneticisi Dr. Fahrettin Gülşen “Gün abluka altındaki Rojava halkına yardım etme günüdür” çağrısı yaptı. Kampanyaya destek veren YEK-KOM Başkanı Yüksel Koç ise “Rojava’yı yalnız bırakmamak boynumuzun borcu olmalı” şeklinde konuştu.

Bir yandan sınır kapılarının kapılı olması, diğer yandan da ağır kış koşulları nedeniyle halkın zor günler geçirdiği Batı Kürdistan’da geçtiğimiz günlerde İnsani Yardım Konseyi ve Heyva Sor (Kürt Kızılayı) kuruldu. Kürt Yüksek Konseyi’nin desteğiyle kurulan bu iki kurum, yardım kampanyaları dışında, toplanan yardımların halka daha iyi ulaştırmak için çalışma yürütüyor.

Her iki yardım kuruluşu Avrupa’da ise Heyva Sor a Kurdistanê ile birlikte çalışacak. Acil olarak sağlık, barınma, yiyecek ve yakacak ihtiyacının bulunduğu Batı Kürdistan’a yapılacak yardımlar için bundan böyle bu yardım kuruluşlarına tam destek verdiklerini bildiren Heyva Sor a Kurdistanê yöneticisi Dr. Fahrettin Gülşen, Rojava için uzun süredir yürüttükleri kampanya hakkında da bilgi verdi.

EN ACİL İHTİYAÇ GIDA VE SAĞLIK MALZEMELERİ

Şu ana kadar başta Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Danimarka, Avusturya, Hollanda, Belçika ve İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinde yürüttükleri yardım kampanyasında toplanan 300 bin Euro ile 100 kilogram civarında ilacı Batı Kürdistan halkına ulaştırdıklarını söyleyen Dr. Gülşen “Yardımlarımız kuruluşumuzun merkezinin bulunduğu Almanya’nın bilgisi dahilinde gönderildi. Ayrıca önümüzdeki günlerde de topladığımız yardımları Rojava halkına ulaştıracağız” dedi.

Geçtiğimiz kurban bayramında ise toplanan 40 bin Euro parayı gönderdiklerini ve orada bu parayla kurbanların halka dağıtıldığını hatırlatan Dr. Gülşen “”Gün abluka altındaki Rojava halka yardım etme günüdür. Bu yardımlar için elimizden geleni yapmaya hazırız. Para ve ilaç yardımı dışında insan gücüne de ihtiyaç var. Doktor, hemşire, mühendis arkadaşların da gidip bir iki hafta tecrübelerini aktarması gerekiyor. Gitmek isteyen arkadaşlar var, fakat vize sorunu nedeniyle gidemiyorlar” şeklinde konuştu.

Batı Kürdistan’dan kendilerine acil bir ilaç listesi gönderildiğine dikkat çeken Dr. Gülşen devamla şu bilgileri verdi: “Antibiyotik ve ağrı kesici ilaç, anestezi, ilk yardım malzemelerine ihtiyaç var. Ayrıca çok acil olarak ambulansa ihtiyaçları var, çünkü köylere ve uzak yerleşim merkezlerine sağlıkçılar müdahale edemediklerini söylediler. Listeyi Avrupalı yardım kuruluşlarına da ilettik, onlar da sadece Kürtler için değil bütün Suriye için yardım topluyorlar.”

YEK-KOM’DAN KAMPANYAYA TAM DESTEK!

Heyva Sor’un yürüttüğü kampanyaya tam destek verdiklerini bildiren Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM) Başkanı Yüksel Koç ise “Örgütlenmesi ve direnişiyle takdire şayan olan Rojava halkına yardım yapmak hepimizin boyunun borcu olmalı. 4 parçadaki Kürtlerin Rojava’yı desteklemesi gerekiyor. Hem Rojava’nın diğer parçalara tarih boyunca yaptığı yardımlardan dolayı hem de bu parçadaki Kürtlerin statüsü bütün Kürdistan için de örnektir” dedi.

Rojava’ya yardımın tarihi bir sorumluluk nedeniyle de yapılmasını isteyen Koç “bu parçadaki halkımızın elde ettiği kazanımlar abluka ve ambargo ile boğulmak isteniyor. Bu yüzden sadece Avrupa’da yaşayan Kürtler değil, dünyadaki bütün Kürtler Rojava’ya her türlü maddi ve manevi desteği yapmalı, onları yalnız bırakmamalı” çağrısı yaptı.

Avrupa ülkelerinde yardım yapmak isteyenler Heyva Sor a Kurdistanê’nin internet sitesinden ayrıntılı bilgi alabilir.

Kaynak: anf.bz 31 Aralık 2012

2012 Kürtler İçin Tarihiydi

ilham ehmed
Yüksek Kürt Konseyi Üyesi İlham Ehmed 2012’de yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Ehmed, “Her ne kadar bazı yerlerde şiddetli çatışmalar olsa da 2012 bizim için kazanım yılıydı. Rojava’daki gelişmeler sadece bizim için değil Kürt tarihi açısında da tarihi bir adımdır” dedi.Birlik olup oyunu bozacağız

Yüksek Kürt Konseyi Üyesi İlham Ehmed 2012’de yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Ehmed “Her ne kadar bazı yerlerde şiddetli çatışmalar olsa da 2012 bizim için kazanım yılıydı. Konseyimizin kurulması Kürt tarihi açısında da tarihi bir adımdı” dedi.

Rengimizle devrime katıldık

Sadece 2012 açısında değil, aynı zamanda Kürtlerin genel tarihi açısından da bakıldığında Rojava’da Yüksek Kürt Konseyi’nin kurulmasının tarihi bir adım olduğunda herkesin hemfikir olacağını belirten Ehmed “Biz Rojava devriminin başladığı ilk günden bu yana ortaya çıkan bütün olanakları iyi değerlendirdiğimizi rahatlılıkla söyleyebiliriz” diye konuştu. 2012 yılında Rojava halkına yönelik yapılan saldırılara da dikkat çeken İlham Ehmed şunları dile getirdi: “Şiddet olaylarına rağmen halkımızın zamanında gerekli tedbirleri aldığını ve stratejik adımları attığını düşünüyorum. Halkımız hiç bir tarafta yer almamış, meşru haklarını kendisi mücadele ederek elde etmeyi bilmiştir. Biz kendi rengimizle Rojava devrimine katıldık. Çünkü unutmayalım ki Kürt halkının direnişi Suriye’nin geleceğini belirleyecektir.”

Konseyle birliğimiz pekişti

Yüksek Kürt Konseyi’nin kurulmasını bu tarihi süreçte tarihi bir adım olduğunu ifade eden Ehmed, şöyle konuştu: “Son toplantılarla konseydeki birliğimizi daha da güçlendirdik. Bu şekilde artık Kürt halkının temsilcisi olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak birlik olursak başta Türk devleti olmak üzere diğer güçlerin oyunlarını bozabiliriz. Bu oyun ve planların Kürt halkının kazanımlarına karşı olduğunu unutmamalıyız.”

İlham Ehmed son olarak “Umut ediyorum 2013 tüm halkımız için özgürlük yılı olur” şeklinde konuştu.

Kaynak: ozgur-gundem.com 31 Aralık 2012

Çekilmesi Gereken Güç Peşmerge Değil, Irak Ordusudur

fazl_mirani
Fazıl Mirani: Irak hükümetinin Kerkük dahil tartışmalı bölge diye adlandırdığı bölgelerden Peşmerge güçleri hiç bir şekilde çekilmeyecek. “Kürdler, merkezi hükümetin daha fazla güçlenmemesi ve Irak’ta bir güç dengesi oluşması için tüm gücünü kullanacak. 

Kürdler, Irak merkezi hükümetinin sınırlarını ihlal etmedi. Kürdler, bu bölgeleri kendi toprakları olarak görüyor. 

Kürdistan topraklarına giren Irak ordusudur ve kesinlikle buralardan çekilmelidir! 

Merkezi Irak yönetimi ve Kürdistan Bölgesel yönetimi arasında tartışmalı bölgelerde güç konuşlandırılması ile başlayan kriz çözülemezken, Mesut Barzani’nin lideri olduğu Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) Genel Sekreteti Fazıl Mirani, Peşmerge güçlerinin Kerkük dahil ‘Kürdistan Bölge idaresi dışında kalan Kürdistani bölgelerden’ çekilmeyeceğini, çekilmesi gereken gücün ise Irak ordusu olduğunu söyledi.

IKDP Genel Sekreteri Mirani, “Kürtler, merkezi hükümetin daha fazla güçlenmemesi ve Irak’ta bir güç dengesi oluşması için tüm gücünü kullanacak” dedi.

Mesut Barzani’nin lideri olduğu IKDP’nin resmi internet sitesinde yer alan habere göre, IKDP’nin polit büro üyelerine konuşan Genel Sekreter Fazıl Mirani, Irak hükümetinin Kerkük dahil tartışmalı bölge diye adlandırdığı bölgelerden Peşmerge güçlerini hiç bir şekilde çekmeyeceğini söyledi. 

Mirani, “Kürdler, merkezi hükümetin daha fazla güçlenmemesi ve Irak’ta bir güç dengesi oluşması için tüm gücünü kullanacak” dedi. Irak ordusu çekilse bile Peşmerge güçlerinin ‘Kürdistan Bölge İdaresi dışında kalan Kürdistani bölgeler’ diye adlandırılan bölgelerden çekilmeyeceğini söyleyen Mirani, “Kürdler, Irak merkezi hükümetinin sınırlarını ihlal etmedi. Kürdler, bu bölgeleri kendi toprakları olarak görüyor. Kürdistan topraklarına giren Irak ordusudur ve kesinlikle buralardan çekilmelidir” diye konuştu. IKDP Genel Sekreteri Fazıl Mirani, Kürdistan Bölgesi’nin Irak hükümetine karşı güçlenmesi gerektiğini de vurgulayarek, güçlenmenin sadece askeri alanla sınırlı kalmaması ve Kürtlerin birliklerini güçlendirerek Irak’taki nüfuzlarını arttırması gerektiğini söyledi.

Kürdistan Yönetimi 8 maddelik talep iletti

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, birkaç gün önce sorunun çözümü için öncelikle Irak ordusunun bu bölgelerden çekilmesini ön şart olarak ileri sürmüştü. Kürdistan Yönetimi ve merkezi Bağdat hükümeti arasında Peşmerge Bakanlığı ve Irak Savunma Bakanlığı düzeyinde krizin aşılması için yapılan görüşmeler sürerken, Kürt yönetiminin 8 maddeden oluşan taleplerini yazılı olarak Irak heyetine ilettiği ve bugün oluşturulan Yüksek komisyonunun Erbil’de toplanarak tarafların taleplerini ele alacağı belirtildi.

Kaynak: nasname.com 31 Aralık 2012

Kürdistan’da Bağdat ile Yeni Anlaşma

kürdistan bayrağı
Irak merkezi hükümetiyle Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin tartışmalı bölgelerdeki güvenlik idaresi konusunda kapsamlı bir anlaşmaya vardıkları bildirildi. 

Fars haber ajansının bildirdiğine Irak Savunma Bakanlığı, Kürdistan Bölgesiyle tartışmalı bölgelerdeki güvenlik yönetimi konusunda kapsamlı bir anlaşmaya varıldığını belirterek önümüzdeki hafta Erbil’de nihai anlaşmanın imzalanması için bir komisyon kurulacağını açıkladı.

Irak Savunma Bakanı Sadun Duleymi, Peşmerge Bakanı Şeyh Cafer Şeyh Mustafa ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi İçişleri Bakanı Kerim Sincari ile düzenlediği basın toplantısında “Bugünkü toplantıda kapsamlı bir çözüm yoluna ulaşıldı. Bu çözüm yolu, merkezi hükümetle Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin meseleye olumlu bakışı sayesinde ortaya çıktı” dedi.

Duleymi ayrıca yüksek komisyona sunulacak protokolün önümüzdeki Pazar günü Erbil’de yapılacak toplantıda nihai şekline kavuşturulacağını belirtti ve ulaşılan sonucun, diyalog ve uzlaşmanın zaferi olduğunu söyledi.

Kaynak: haberdiyarbakir.com 28 Aralık 2012

Demirtaş: Kürdün Kürdistan’ı Olmalı ki Roboski’nin Hesabı Sorulsun!

selahattin-demirtas-gulten-kisanak
Roboski köyünde konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, devletten adalet beklemediklerini söyleyerek, “AKP-Cemaat yargı sisteminizden adalet dilenecek kadar zavallı değiliz. Hesabını biz sizden soracağız. Bu halk direne direne örgütlene örgütlene hesabını sizden soracak. . Kürdün Kürdistan’ı olmalı ki Roboski’nin hesabı sorulabilsin” dedi. 

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Roboski Katliamı’nın yıldönümünde Roboski köyünde düzenlenen kitlesel anma etkinliğinde bir konuşma yaptı.

Roboski Katliamı’ndan Başbakan Erdoğan’ın sorumlu olduğunu bir kez daha vurgulayan Demirtaş, “Tayyip Erdoğan değil mi bu kadar paşayı içeri atan? 3 tanesini daha atabilirdi ama kendisi sorumlu. 34 defa müebbet hapis cezalık suç işlemiştir. O gece buradaki askeri yetkililer sınırda geçişin siviller tarafından yapıldığını bilmesine rağmen Hava kuvvetleri, Başbakan’ı arayarak birlikte bu büyük sınır ötesi operasyonun emrini vermiştir. ‘Yeter ki bir tek PKK’liyi öldürelim’ diye savaş uçaklarının kalkması için emir verilmiştir. Aralarında sivil var bilgisi Başbakan’a verilmiştir. Ancak katliam ardından yaşamını yitirenlerin tamamının sivil olduğu anlaşılmıştır” dedi. Katliamın yaşandığı gün Uludere Kaymakamı’nın bütün delillerin toplanarak savcılığa teslim ettiğini söylediğini belirten Demirtaş, “O gün bugündür Uludere Kaymakamı konuşmuyor” ifadesini kullandı.
Hükümetin bir yıldır katliamın üstünü örtmeye çalıştığını kaydeden Demirtaş, “Gültan Kışanak bir PKK’liye canlı sarıldı diye, ‘Dokunulmazlığını kaldırıp içeri hapse attıracağız’ diyen Recep Tayyip Erdoğan, sen şu tepenin ardında 34 Kürt çocuğunu katlettin… Senin dokunulmazlığın da kaldırılacak, gün gelecek bu halk seni yargılayacak, mahkum edecek. Bundan kaçamayacaksın. Senin için kolay olabilir sende vicdan kalmamış, ama bu halk unutmayacak” dedi.

KÜRDÜN KÜRDİSTAN’I YOK DİYE BU KATLİAMLAR OLDU

Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türk savcısı Türk başkanından hesap sormayacak. Çünkü bu taraf Kürdistan, diğer taraf Kürdistan ve Kürt çocuklarını katleden Türk savaş uçakları… Bu topraklar Kürdistan toprakları olduğu için, bu halk Kürdüz dediği için savcısı, hakimi, polisi, Genelkurmay Başkanı, medyası, Başbakanı el ele verip bu katliamı örtebiliyorlar. Ama Marmaris’in Fethiye’nin bir köyünde bunu yapamazsın. Savaş uçaklarıyla bombalayıp bir yıl boyunca pervasızca o halka hakaret edemezsin. 

O halde Kürde düşen tek şey var. Kürdistan yok diye mi bize bu zulmü yapıyorsunuz. O zaman Kürt halkı onu tamamlamalıdır. Kürt halkının da bir Kürdistan’ı olmalıdır. Ama özerk, ama federal, ama bağımsız

Bu halkın devleti yok diye bu zulüm politikalarını dayatacaksanız, eksiklik bu ise Kürt halkı artık bu eksikliği tamamlamalı. Kürdün Kürdistan’ı olmalı ki Roboski’nin hesabı sorulabilsin. Başka çaresi yok, başka yolu yok. Aksi takdirde yüz yıldır yaptılar, yapmaya devam edecekler. El birliği ile üstünü örtüp televizyonlara çıkıp bize hakaret edecekler. Dersim, Zilan, Agiri, Koçgiri, Sivas, Çorum, Gazi, Maraş… 

Sonra televizyonlara çıkarak bu işi nasıl örttüklerinin keyfini çata çata bize hakaret edecekler. Biz kabul etmiyoruz. Hiç bir savcıdan hiç bir mahkemeden adalet dilenmiyoruz; sizde adalet olmadığını biliyoruz. Sizin o AKP-Cemaat yargı sisteminizden adalet dilenecek kadar zavallı değiliz. Hesabını biz sizden soracağız. Bu halk direne direne örgütlene örgütlene hesabını sizden soracak. Bir yıldır örtmeye çalıştıkları budur. Olay soruşturmaya gerek duyulmayacak kadar açık ve ortadadır. Bir yıldır neyi araştırıyorsunuz? Aradan bir yıl geçmiş, utanmadan sıkılmadan diyor ki; durun bakalım savcılar bir tamamlasın da bunlar suçlu mu değil mi göreceğiz! Savcıya talimat verecek; bunları suçlu göster, bunları bir şekilde terörist göster, kaçakçı göster ki biz de bu işten kurtulalım! Senin savcıların başaramayacak.”

Onlar kaçakçı değil kaçak olan bu yapay sınırdır

34 Kürdün kaçakçı denilerek suçlu gösterilmesine de karşı çıkan Demirtaş, “burada kaçak olan bu yapay sınırdır. Kürdün kardeşiyle yaptığı alış veriş kaçakçılık değildir. Yasa dışı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu zihniyetidir. Bağdat, Tahran, Şam ve Ankara’nın zulüm politikasıdır” dedi.

Roboski Katliamı’nın nedeninin Kürdistan’ın önünü kesmek olduğunu dile getiren Demirtaş konuşmasını şöyle tamamladı:

“Kürtler sizin köleniz değil, binlerce yıldır kendi topraklarında onurlarıyla yaşıyorlar. Roboski katliamının nedeni Kürdistan’ın önünü kesmektir. Kürt halkı özgürleşiyor. Kürt halkı kendi yönetimini kuruyor. Eşit ve kardeşçe yaşamının temellerini atıyor. Bunlar da bunu parçalayarak durdurmaya çalışıyorlar. Roboski katliamı Kürt halkının özgürleşmesine, Kürdistan’ın kendi statüsüne doğru gitmesinin bombalanmasıdır. Kürtlerin bunu iyi idrak etmesi ulusal birliği güçlendirmesi ulusal ittifak ile cevap vermesi gerekir.”

Kaynak: ozgur-gundem.com 28 Aralık 2012

Acı, İsyan, Öfke: Roboski

roboski mezar
Kürt halkının Roboski katliamının hesabını mutlaka soracağını belirten BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışınak, katliama ilişkin hükümet yetkililerinin sarf ettiği sözlerin, Kürt halkı ve Roboskili ailelere yapılan “pervazsız hakaretler” olduğunu söyledi.

 Mezarlıkta, “barış” için güvercinler uçuruldu.Roboski katliamının yıldönümünde onbinlerce kişi, 34 yurttaşın toprağa verildiği mezarlığa yürüdü. 

Mezarlıkta yapılan anmada, KCK bayraklarının yanı sıra katliamda yaşamlarını yitirenlerin fotoğrafları ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın posteri açıldı.

Roboski katliamının yıldönümü için Roboski’de olan ve aralarında BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, DTK Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, BDP’li vekiller Nursel Aydoğan, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Ayla Akat, Adil Kurt, Hasip Kaplan, Nazmi Gür, Hüsamettin Zenderlioğlu, Sırrı Sakık, DTK Koordinasyon Kurulu Üyesi Osman Özçelik, Seydi Fırat, BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, bölge il ve ilçe belediye başkanları, Suavi, Ferhat Tunç, Gençay Gürsoy, Garo Paylan, Rıdvan Turan, MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Türkiye Barış Meclisi’nden Şirin Tunç, BDP, HDK, DTK, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyesi öğrenciler, ŞÖDER üyesi öğrenciler, çok sayıda akademisyen, yazar ve sanatçı, Diyarbakır, Van, Şırnak Baro başkanları ve baro üyesi avukatlarının da bulunduğu onbini aşkın kişi Halı Saha’da Sivil Cuma namazını kıldıktan sonra köyden yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta bulunan mezarlığa yürüdü. Yürüyüş öncesi Halı Saha önünde DTK ve BDP Eş Başkanları, Roboskili ailelerle birlikte üzerinde katliamda yaşamını yitiren 34 yurttaşın isminin yazılı olduğu yanan fenerleri gökyüzüne uçurdu.

Daha sonra mezarlığa doğru yürüyüşe geçen kitlenin en önünde, katliamda yaşamını yitirenlerin fotoğrafları, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın posteri ve KCK bayrakları taşındı. Yürüyüşte kitle sık sık, “Katil Erdoğan hesap verecek”, “PKK intikam”, “Erdoğan nerdesin, Allah belanı versin”, “Şehit namirin”, “Biji Serok Apo” ve “Barışın elçisi İmralı’dadır” sloganları attı. 4 km devam eden yürüyüşte Dersim, Halepçe ve Roboski katliamlarının fotoğraflarının üzerinde olduğu pankartlar taşındı. On bini aşkın kişinin yürüyüş esnasında attığı sloganlar Roboski köyünde yankılandı. 

Mezarlığa ulaşan kitle daha sonra saygı duruşunda bulundu. Saygı duruşunun ardından milletvekilleri yaşamını yitiren 34 yurttaşın mezarlarına karanfiller bıraktı. Daha sonra mezarlıkta açıklama yapan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Kürt halkının Roboski’nin hesabını mutlaka soracağını vurgulayarak, “Binler, on binler, milyonlar bir gün mutlaka bu katliamın hesabını soracak” dedi. Konuşmasının devamında Kışanak, hükümet yetkililerinin, Roboski katliamına ilişkin sarf ettiği sözlerin, Kürt halkı ve Roboskili ailelere yapılan “pervazsız hakaretler” olduğunu söyledi.

‘Mahkemelerin adaleti bitmiştir’

Kışanak’ın ardından söz alan DTK Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk da Başbakan Erdoğan’a seslenerek, “28 Aralık 2011 gecesi katliam emrini verdin mi vermedin mi? Bu katliamı ABD ile birlikte mi işlediniz” diye sordu. Roboski’nin hesabının er ya da geç sorulacağını söyleyen Tuğluk, vicdan sahibi olan herkesi Roboski halkına destek vermeye çağırdı. 

 Kışanak ve Tuğluk’un ardından BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, kısa bir konuşma yaparak, katliamın ardından Roboski halkıyla dayanışma içerisinde olan herkese Botan halkı adına teşekkür etti. Kaplan, “Roboski katliamının hiçbir sorumlusunu yargılamaya başlamayan mahkemelerin adaleti bitmiştir. Roboski raporunu hazırlamayan komisyon bitmiştir” dedi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Şırnak Barosu Başkanı İdris Tanış ve aileler adına Ferhat Encü ve Zeki Tosun konuşmalar yaptı. Konuşmalar esnasında güvercinler getiren aileler, barışa vesile olması dileğiyle güvercinleri havaya uçurdu. Yapılan konuşma ve okunana duaların ardından kitle mezarlıktan ayrıldı.

Öte yandan Türkiye’nin değişik illerinden anmaya katılmak için Roboski köyüne gelmek isterken, Kasrik boğazındaki Jandarma Karakolu’nda durdurulan ve geçişlerine izin verilmeyen SGDF üyeleri, ancak bu sabah kitle ile birlikte Roboski köyüne ulaşabilidi. Köydeki anmalara katılan SGDF’li gençler, akşam saatlerinde 3 koldan mezarlığa meşaleli yürüyüş gerçekleştirecek.

Kaynak: ozgur-gundem.com 28 Aralık 2012

Barzani Bağdat’a Petrol Akışını Durdurdu

petrol
Irak Bölgesel Kürt yönetimi, Bağdat’taki merkezi hükümetin ödeme yapmadığını gerekçe göstererek dışarıya petrol akışını durdurdu. 

 Bağdat’taki merkezi hükümetin, Bölgesel Kürt yönetimindeki şirketlere alacaklarını ödemediği gerekçesiyle, merkezi boru hattına verilen petrol akışının durdurulduğu belirtildi.

Irak Bölgesel Kürt yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanlığı müşaviri Ali Hüseyin Balo, Erbil’de yaptığı açıklamada, Bağdat hükümetinin, Kürt bölgesinde çalışan şirketlere 848 milyon doların tamamını ödeme taahhüdünü yerine getirmediğini söyledi.

Bağdat’ın sadece 550 milyon dolar ödeme yaptığını, bu nedenle Irak merkezi petrol boru hattına sevkiyatın askıya alındığını belirten Balo, söz konusu petrol boru hattına günde 180 bin varil civarında petrol aktardıklarını açıkladı.

Kaynak: ntvmsnbc.com 26 Aralık 2012

26 Aralık 2012 Çarşamba

Rubarok”a Zırhlı Araç Takviyesi Ve Operasyon

helikopter
Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Rubarok (Derecik) bölgesine zırhlı araç takviyesi yapılırken, helikopter destekli operasyon başlatıldı. 

Alınan bilgilere göre, Yüksekova bölgesinden aralarında sivil kamyonlar, zırhlı araçların da bulunduğu askeri konvoy, Şemdinli 34. Hudut Tugay Komutanlığı’na gönderildi.

Burada kamyonlarda bulunan askeri mühimmat Tugay Komutanlığı’na yerleştirilirken, zırhlı araçlardan oluşan askeri konvoy ise Rubarok bölgesine gönderildi.

Rubarok’ta helikopter destekli operasyonun başlatıldığı bildirildi.

Kaynak: Firatnews.com 26 Aralık 2012

Ahmet Türk: Kürt Halkının Başı Sağolsun

ahmet türk
KADEP Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi’nin yaşamını yitirmesi üzerine BDP’li milletvekilleri ve yurttaşlar Medıcana Hastanesi’ne akın etti. Hastane önünde açıklama yapan DTK Eş Başkanı Ahmet Türk, “Acımız çok büyük, Kürt halkının başı sağ olsun” dedi.

12 Haziran genel seçimlerinde BDP’nin de desteklediği Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu’ndan Meclis’e giren KADEP Genel Başkanı ve Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Şerafettin Elçi, yaşamını yitirdi. 

Ankara’da uzun süredir Medıcana Hastanesi’nde kanser tedavisi gören Elçi’nin yaşamını yitirdiği haberini duyan; DTK Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, BDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan hastaneye geldi. Hastaneye ayrıca kurum temsilcileri ile halk da akın etti. 

Milletvekilleri adına hastane önünde kısa bir açıklama yapan DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, “Elçi, Kürt halkının özgürlük mücadelesine duyarlı birisiydi. Acımız çok derin ve büyük. Kürt halkının başı sağolsun” dedi.

MECLİS’TE TÖREN YAPILACAK

Öte yandan Elçi için ilk olarak yarın saat 11.00′de Meclis’te tören yapılacak. Daha sonra Perşembe günü uçak ile Mardin’e götürülecek Elçi’nin cenazesi, oradan da Şırnak’ın Cizre ilçesine götürülerek toprağa verilecek.

Kaynak: Firatnews.com 26 Aralık 2012

Botan Halk İnisiyatifi’nden ROBOSKİ Çağrısı

roboski-katledilenler
Botan Halk İnisiyatifi, Roboski Katliamı’nın 1. Yıldönümünde, katliamı gerçekleştiren Türk devletine karşı ‘İsyan ruhuyla sokaklarda olma”ya çağırdı.

Botan Halkı olarak 27 Aralık’ta Şırnak merkezden Roboski’ye gideceklerini belirten İnisiyatif, 28 Aralık günü ise, Kimse okula gitmemeli, esnaf kepenk açmamalı tüm yaşam durdurularak, katliamcılardan hesap sormak için serhıldan alanları oluşturulmalı” çağrısında bulundu.

Botan Halk İnisiyatifi, Roboski katliamının birinci yıldönümü vesilesiyle açıklamada bulundu. Kürtlerin, kutsal Mezopotamya topraklarında yaşayan en eski yerleşik halk olduğu belirtilen açıklamada, “Kürdistan ise bu kutsal toprakların en kutsal parçası olma durumunu, tarihte olduğu gibi hala korumaktadır. Bu Kutsallığından olacak ki, tüm zalimler, katiller ve zorba sistemler kendilerine, varlıklarını sürdürebilme ve çıkar yatağı olarak belirlemişlerdir. 

Kendi varlıkları için Kürdistan tarihini toplu katliam ve soykırımlarla geçirmeye zorladılar. Onun için Kürdistan ve Kürt dendiğinde akla, kendi öz topraklarında yabancı gibi yaşamaya zorlanan, ‘kendisi dışında herkes olma’ ve olmayınca da en büyük zulüm katliam ve soykırımlara maruz bırakılmış bir ulus ve ülke gerçekliği gelmektedir. Bu nedenle, insanlık tarihinin ilk yaşam merkezi olduğu kadar, aynı zamanda İnsanlık tarihinin en trajik yüzünü de ifade etmektedir. 

Fakat buna rağmen kendi kutsal özünden hiçbir şey eksiltmemiş bağrından çıkardığı en büyük kahramanlık ve direnişlerle de kendini koruyabilmiş, bu günlere getirebilmiştir. Bu anlamda Kürt ve Kürdistan tarihinin iki ayrı yüzü olmaktadır. Birincisi; ilk toplumsal değerlere göz diken ve insanlık tarihinin yüz karası olan zalim ve katillerin tarihi. İkincisi ise; buna karşı onuru ve özgür yaşamı için asla boyun eğmemiş, en büyük kahramanlıklar, eşsiz direniş ve direnişçilerin tarihi olmaktadır” dendi.

Kürdistan tarihinde, ‘işgalci T.C devletinin’ her zaman kirli yüzün, kirli aktörü olduğu kaydedilen açıklamanın devamında şöyle dendi:

“Sadece cumhuriyet tarihinde bile Kürdistan’da ve Kürt halkı üzerinde yapmadığı katliam ve soykırım uygulamaları kalmamıştır. Tek hedefi ise; Kendi ulusunun varlığını Kürt ulussuzluğu, kendi dilini Kürt dilini unutturma, kendi kültürünü Kürtlerin kültürsüzlüğü v.s kısacası, Türk varlığını Kürt yokluğu üzerinden inşa etmek olmuştur.

 Bu uygulamaların yol açtığı sonuçlar ise, zor, katliam ve soykırım olmuştur. Türk Cumhuriyetini bu kanlı uygulamalar üzerinden garantilemek isteyen devlet; Dersim, Maraş gibi ve daha nice katliamları yapmaktan hiç çekinmemiştir. Bu güne kadar tüm bu katliam ve işgal politikalarına rağmen, Kürt halkı özellikle önder Apo ve PKK şahsında son otuz beş yılda ayakta durabilmiş ve kendi özgür direniş mücadelesiyle, işgalci T.C devletinin kirli yüzünü ortaya çıkarmıştır. Sadece ortaya çıkarmamış, yok olmak üzere olan Kürt gerçekliğini yeniden var eden, dolayısıyla varlığını garanti altına alarak, T.C devletini Kürdistan’da anlamsızlaştırmıştır. Bugün aynı uygulama ve politikaların öncülüğünü Fetullah ve Erdoğan çetesi yürütmektedir. Önder Apo ve özgürlük hareketinin gücü ve direnişi karşısında aç çakal telaşına giren bir duruma girmişlerdir. Bu nedenle kendi kirli ve katliamcı tarihlerine Roboski’de bir yeni katliam daha eklemekten çekinmemişlerdir.

Açıklamanın devamında, gelinen aşamada özgürlük mücadelelerinin ulaştığı düzey, “en güçlü, belirleyici ve Kürt statüsünü garantiye alabilecek tek güç konumunda durmaktadır” dendi. Açıklamada, “Botan bu durumun somut ifadesi ve özgürlük mücadelemizin her boyutta zirveleştiği alan olmaktadır. 

Tarihi, zulme kaşı isyan ve direnişlerle dolu olan Botan; bu gün yine tarihine layık direnişlere sahne olmaktadır. Bunu gören Erdoğan ve çetesi, kendince Botan şahsında Kürtlere Roboski’de gözdağı vermeye çalışması, Kürtler açısından manidar bir durum olmaktadır. Mücadelemizi, siyasi askeri ve ideolojik olarak yenemediği için, bu katliamı yaparak geçmişlerine ve atalarına ne kadar sadık kaldıklarını ortaya koydukları gibi, Kürt halkına göz dağı verdiklerini ve özgürlük mücadelelerinden caydıracaklarını sanmışlardır. Erdoğan’ın utanmazca bizzat katliamı sahiplenmesi ve katliamda yaşamını yitiren şehitlerimize açık açık hakaret etmesi ne kadar terbiye yoksunu olduğunu göstermiştir” şeklinde ifadelere yer verildi.

Gelinen aşamada Kürt halkının her zamankinden daha fazla Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne odaklanması gerektiği belirtilerek, “Onur ve şeref mücadelesini yükselterek, demokratik özerklik esası üzerinden kendi varlığını garanti altına almak durumundadır” dendi.

Kürt halkının aksi durumda bir yüz yıl daha kaybetmeyle yüz yüze kalacağını vurgulanan açıklamada, “Kendi varlığımızı, kendi ülkemiz olan Kürdistan’da garantilemenin tek yolu önder Apo’nun etrafında kenetlenerek, özgürlüğünü en kısa zamanda gerçekleştirmektir. Bu gün her zamankinden daha fazla önderliğimizin özgürlüğüne yakınız. Halk olarak tek eksiğimiz, her alanda mücadelemizi daha fazla yükseltmektir. Bu saatten sonra Erdoğan ve çetesinden bir şeyler beklemek, yani cellatlarımızdan merhamet beklemek en büyük gaflet olacaktır. Bu Gaflet kendimizi ölüme yatırma anlamına gelecektir, buda en büyük onursuzluktur” dendi.

Roboski katliamının birinci yılına girerken, faillerin ortaya çıkarılması taleplerini gerçekçi bulmadıklarını belirten Botan Halk İnisiyatifi, Türk devletinin ‘katliamı ben yaptım’ demeyeceği için böyle bir beklenti içerisine girmenin ‘gaflet’ olacağını vurguladı.

“Bunun yerine mücadeleyi yükseltip, serhıldanlarla ve daha fazla örgütlenerek hesap sorma pozisyonunda olmak gerekmektedir” diyen inisiyatif, açıklamanın sonunda şu çağrıda bulundu.

“Başta Kürt halkı, özellikle botan halkımız olmak üzere tüm devrimcileri, sivil toplum örgütlerini ve demokrat kesimleri, Kürt halkıyla ortak mücadele perspektifiyle, işgalci T.C devletinin yaptığı katliama karşı 27-28 Aralıkta isyan ruhuyla sokaklarda olmaya çağırıyoruz. Buna göre; Botan olarak ayın 27’sinde saat 12.00’da Şırnak merkezde olup, kitlesel olarak Roboski’ye gidilecektir. 28 Aralık’ta ise; kimse okula gitmemeli, esnaf kepenk açmamalı tüm yaşam durdurularak, halkımızı; katliamcılardan hesap sormak için serhıldan alanları oluşturmaya çağırıyoruz.”

Kaynak: Anf 26 Aralık 2012

Barzani Bağdat İle Bir Toplantı Düzenleyecek

barzani toplantı
PDK-YNK Politbüroları toplantısının ardından Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani, Kürdistan Bölge Başkan Yardımcısı Kosret Resûl Elî, Kürdistan Bölge Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani ve YNK Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Berhem Ahmed Salih ortak basın toplantısı düzenlediler.

Dengê Azad com´da yer verilen habere göre, “Basın toplantısında konuşan Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani, PDK ve YNK arasındaki stratejik anlaşmaya destek verdiklerini yineleyerek Hewlêr ve Bağdat arasındaki sorunların çözümü konusunda umutlu olmadığının altını çizdi. 

 PDK olarak Süleymaniye’ye gelerek her zaman YNK ile beraber olacaklarını ifade ettiklerini kaydeden Barzani; “PDK olarak YNK ile aramızdaki stratejik anlaşmayı her zamankinden daha fazla gerekli görüyoruz” dedi.

Mam Celal’in varlığının PDK ve YNK’nin olduğu kadar tüm siyasi partiler için önemli olduğuna vurgu yapan Kürdistan Bölge Başkanı Barzani, Mam Celal’in sağlık durumu ile ilgili olarak; “Mam Celal’i tedavi eden doktor ekibinden elimize ulaşan son haberlere göre Mam Celal’in sağlık durumu çok iyi ve sağlıklı bir şekilde Kürdistan’a dönmesini Yüce Allah’tan temenni ediyoruz. Aynı zamanda tüm olasılıkları da göz önünde bulundurmalıyız” diye konuştu.

Barzani; “Kürdistan halkının geleceği için YNK’nin birlik ve bütünlüğü ardından da PDK ve YNK arasındaki stratejik anlaşmanın devamı ve diğer siyasi kesimlerin ortak tutum ve işbirliği önemlidir. Bu şekilde Mam Celal’in de arzusu olan Kürt halkı için mücadele ve çalışmamıza devam edebiliriz” dedi.

Basın toplantısında Kürdistan Bölge Başkan Yardımcısı Kosret Resûl Elî ise Mesud Barzani ve beraberindeki heyete Süleymaniye ziyaretlerinden dolayı teşekkürlerini ileterek, Barzani’nin her dönem içtenlikle YNK ile birlikte olduğunun altını çizdi.

Gazetecilerin “Mam Celal’in yerine Bağdat’a kimin gönderileceği” sorusuna cevaben Barzani; “Mam Celal halen hayattadır ve hiç kimse ile bu konu ile ilgili herhangi ir görüşme yapılmadı. Mam Celal’in sağlık durumu çok iyi ve eğer yeni bir gelişme olduğu takdirde o zaman bu konuyu görüşürüz” dedi.
Peşmerge güçlerinin ana üslerine geri çekilmesi ile ilgili olarak Barzani; “Peşmerge güçlerinin ana üslerine dönmeleri için Dicle Operasyon Komutanlığı lağvedilmeli ve Irak ordusu Kürdistan Bölge İdaresi dışında kalan Kürdistani Bölgelerden çekilmesine bağlıdır. Yakın bir zamanda Kürdistan Bölgesi Bağdat ile bir toplantı düzenleyecek” diye konuştu.

“PDK’nin, YNK-PDK arasındaki stratejik anlaşmadan korktuğu” yönündeki soruya ise Barzani; “PDK’nin hiçbir dönem bu anlaşmaya yönelik bir korkusu olmamıştır. Ulusal ve ahlaki görevlerimiz gereği her iki kesim de bu anlaşmaya bağlıdır” diye cevap verdi.

Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani basın toplantısında son olarak şunları dile getirdi; “Mam Celal’in sağlık durumunun bozulmasının ardından Bağdat ile görüşmeler durduruldu. Genel olarak Bağdat ile olan sorunların çözümünden umutlu değilim.”

Kaynak: rizgari.com 26 Aralık 2012

Kürtlerin Acı Kaybı Şerafettin Elçi

şerafettin elçi-2
50 yıllık siyaset hayatında birçok partide yer alan ve Kürt sorununun çözümü için mücadele yürüten KADEP Genel Başkanı ve Amed Bağımsız Milletvekili Şerafettin Elçi hayatını kaybetti. Elçi, bir süredir tedavi gördüğü Ankara’da yaşama gözlerini yumdu.Elçi’yi kaybettik, başımız sağolsun

Ankara’da bir süredir kanser tedavisi görmekte olan KADEP Genel Başkanı ve Amed (Diyarbakır) Milletvekili Şerafettin Elçi hayatını kaybetti. 

Kürtlerin demokratik mücadelesine uzun yıllar hizmet veren Elçi, 42. Hükümet döneminde Bayındırlık Bakanı olarak görev yapan ve Anayasa Mahkemesi’nin “Yüce Divan” sıfatıyla yaptığı yargılama sonucunda 1983’te 2 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Elçi, 2011 genel seçimlerinde Amed’de BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekilileri listesinden seçilip Meclis’e girmişti. Elçi’nin ölümüne ilişkin Kürt kurum ve şahsiyetlerinden başsağlığı mesajları yayımlandı.

Cuntayla hesaplaşmak istedi

Amed Milletvekili Şerafettin Elçi, geçtiğimiz günlerde avukatı aracılığıyla “Yüce Divan”a başvurarak, yargılamanın yenilenmesini talep etmişti. Elçi’nin avukatı Kemal Vuraldoğan’ın Anayasa Mahkemesi’ne verdiği dilekçede, müvekkilinin, “bazı kamu görevlilerini keyfi tasarruflarla üst görevlere atadığı, bakanlığına işçi alımlarında keyfi hareket ettiği, böylece görevini kötüye kullandığı iddiasıyla” mahkum edildiğini hatırlatarak, yargılanmanın yenilenmesini istemişti.

Kaynak: ozgur-gundem.com 26 Aralık 2012

25 Aralık 2012 Salı

BDP: Maraş’ın Üstü Örtülmeseydi Roboski Olmazdı

roboski  jj
BDP, Maraş Katilamının 34’üncü yılına ilişkin yayınladığı açıklamada, “Maraş katliamı üstü örtülmeyip, aydınlatılsaydı, bugün belki de Roboski katliamı olmazdı.

BDP, Maraş Katilamının 34’üncü yılına ilişkin yayınladığı açıklamada, “Maraş katliamı üstü örtülmeyip, aydınlatılsaydı, bugün belki de Roboski katliamı olmazdı. Roboski katliamı açığa çıkarılmamış, üstü örtülmüş, Maraş Katliamından güç alınarak yapılmıştır” dedi.

Bundan 34 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sık görülen karanlık sayfalarından birinin Maraş’ta yaşandığı belirtilen açıklamada, “19 Aralık’tan 26 Aralık’a uzanan günlerde Alevilere karşı işlenen bu katliamlar ile resmi kayıtlara göre 150 Alevi öldürülürken, yüzlercesi yaralandı, yüzlercesinin de evi ve işyeri tahrip edildi. Resmi olmayan rakamlara göre ise neredeyse 500 yakın insan katledilmişti. Bir haftaya aşkın süren katliamın acı bilançosu yanında onlarca ilde sıkıyönetim ilan edildi” denildi.

Maraş’ta derin devlet tarafından planlanarak yapılan katliam sonrasında Maraş’ın Alevi nüfusunun yüzde 80 azaldığı da kaydedilen BDP açıklamasında, bu haliyle Maraş’ta yaşananın bir insanlık trajedisi olduğu belirtildi.

“Tıpkı yıldönümüne yaklaştığımız Roboski katliamının bilinen faillerinin üstünün örtülmesi gibi aradan geçen 34 yıla rağmen Maraş katliamının gerçek sorumlusu olan derin devlet yapılanması ve işlediği insanlık suçlarının üstü örtülmektedir” diye devam edilen açıklamada, Türkiye Maraş’ta olduğu gibi, Dersim, Çorum ve Sivas’ta Alevilere yapılan katliamlarla yüzleşmeden, faili meçhul cinayetleri çözmeden toplumsal barışı sağlamayacağı da kaydededildi.

“Türkiye, geçmişindeki katliamlarla yüzleşmeden, farklı inanç ve kimlikleri anayasal güvence altına almadan barış içerisinde ortak bir gelecek kuramaz. Onurlu bir barışı da tesis edemez” denilen açıklamada, Türkiye’de demokrasinin gelişmesinin ancak farklı inanç ve kültürlerin kendini özgürce ifade edebileceği, hiçbir baskıya maruz kalmadan yaşayabileceği, inancını özgürce yaşatabileceği bir ortamda gerçekleşebileceğinin de altı çizildi.

Maraş katliamında katledilenleri anmak için daha dün, Maraş’a giden sivil toplum örgütleri ve BDP’lilerin içişleri bakanlığının genelgesine dayandırılarak şehir girişinde tutulup merkeze alınmamasına ve saldırılara da dikkat çekilen açıklamada, “Hükümetin ‘geçmiş ile yüzleşeceğiz, Dersim için özür diledik’ gibi lafların günlük politika geçiştirme mantığı olduğunu, bu konuda samimi olmadığının yanında bu katliamcı zihniyete sahip çıktığının göstergesidir. Dün anmaya giden halka yapılan saldırı 1978 sıkıyönetim ve katliam ruhuna saygı duruşudur” dendi.

“Maraş katliamı üstü örtülmeyip, aydınlatılsaydı, bugün belki de Roboski katliamı olmazdı.

Roboski katliamı açığa çıkarılmamış, üstü örtülmüş, Maraş Katliamı’ndan güç alınarak yapılmıştır” denilen açıklamada, Türkiye’de Kürt sorunu dahil olmak üzere çözüm üretilmek isteniyorsa geçmişle yüzleşilmesi gerektiği de vurgulandı.

Türkiye’nin, Kürtlerle, Alevilerle, yüzleşmeden toplumsal barışın sağlanamayacağını ‘açılım’ politikalarının iflasıyla gördüğünü de BDP kaydetti. BDP Genel Merkezi açıklamasında son olarak, “34 yıl evvel yaşanan, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen Maraş katliamını ve bu katliamcı zihniyetin devamı olan İçişleri Bakanlığının halka zulmünü kınıyoruz” denildi.


Kaynak: haberdiyarbakir.com 25 Aralık 2012

Maliki’nin Kürdistan Bayrağı Rahatsızlığı

kürdistan bayrağı
Federal Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin müsteşar Ali Müsevi, son günlerde düzenlenen gösterilerde açılan Kürdistan bayraklarından rahatsızlık duyduklarını ifade etti.

Ali Müsevi, Sünni Maliye Bakanı Rafii Asawi’nin evine yapılan baskını protesto edenlerin de kendilerini rahatsız ettiğini dile getirdi.

AA´nın haberine göre El Enbar bölgesindeki gösterilerde Kürdistan bayraklarının açılmasına tepki gösteren Musevi, Kürdistan bayrağının “ülkenin bölünmesine” yol açacağını iddia etti. Ali Müsevi, gösterilerin ise “Irak’ı parçalamak amacıyla” yapıldığını illeri sürdü.

Kaynak: rizgari.com 25 Aralık 2012

Rojava´da Sulh ve Adalet Komitesi Kuruldu

rojava
Kürd Yüksek Konseyi, Qamişlo’da gerçekleştirdiği bir toplantıyla, Hewlêr anlaşmasının temel esaslarından olan Sulh ve Adalet Komitesi’ni kurdu.

Komite yaptığı ilk açıklamada, suç ve zorbalıktan uzak bir toplumun inşası için halka çalışmalarına destek olunması çağrısında bulundu. 

ANF´nin ilgili haberinde şunlara yer verildi:“Kürt Yüksek Konseyi, Sulh ve Adalet Komitesi’ni kurmak üzere Qamişlo’daki merkez binasında bir toplantı gerçekleştirdi. 

Dün gerçekleştirilen toplantı sonucunda, Kürt Yüksek Konseyi’nin temel dayanağı olan Hewler anlaşması esaslarından biri olan Sulh ve Adalet Komitesi’nin ilanı yapıldı.

Toplantı ardından Sulh ve Adalet Komitesi adına yapılan yazılı açıklamada, komitenin halka hizmet görevini yerine getirerek çalışmalarında başarılı olacağı vurgulandı. Komitenin tarafsız ilkesine dayalı bağımsız bir şekilde halk içinde çalışmalarını sürdüreceği belirtilen açıklamada şu çağrıya yer verildi:

“Halkımıza, tüm insanlar için adalet ve eşitliğin olduğu, suç ve baskıdan uzak istikrarlı bir toplumu inşa etmek için bize gerekli desteği vermeleri çağrısında bulunuyoruz.”

Batı Kürdistan’da 19 Temmuz’da başlayan halkın yönetimlere el koyması devrimi ardından yerel bazda adli suçlar ile toplum arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için yerel yönetimler kuruldu. Söz konusu yerel komitelerinin bundan böyle Sulh ve Adalet Komisyonuna bağlı veya eş güdümlü çalışması bekleniyor. Komitenin yereldeki örgütlenme ve çalışma düzeninin önümüzdeki dönemde hızla netleştirilerek sisteme kavuşturulması bekleniyor.“

Kaynak: rizgari.com 25 Aralık 2012

İran Doğu Kürdistanda Bir Kürt Gencini Daha Katletti

iran1
İran askerleri, Doğu Kürdistan’ın Serdeşt kentinde geçimini sınır ticareti ile sağlayan bir Kürt gencini daha katletti. Mahabad milletvekili Osman Ehmedi, sınırdaki öldürmeleri İran parlamentosunun gündemine taşıdı.

Doğu-Kuzey ve Güney Kürdistan sınırında yargısız infazların ardı arkası kesilmiyor. Doğu Kürdistan’ın Serdeşt kentinde bir Kürt genci daha katledildi. 

Edinilen bilgilere göre, soyismi öğrenilemiyen Rizgar adlı Kürt genci, sınırda ‘kaçakçılık’ yaptığı gerekçesiyle İran askerleri tarafından katledildi. 23 Aralık günü meydana gelen olayda, askerlerin uyarıda bulunmaksızın Kürt gencini kurşun yağmuruna tutarak katlettikleri öğrenildi. 

Rızgar’ın öldürülmesiyle birlikte son 4 gün içinde İran askerleri tarafından öldürülen Kürt genci sayısı 2’ye çıktı. 21 Aralık günü Serdeşte bağlı Qanka da, kaçakçılık yaptığı gerekçesiyle ateş açılan Serdeşt’e bağlı Gerwes köyünden 18 yaşındaki Dilşad Pirozi adlı genç hayatını kaybetti.

Mahabad milletvekili Osman Ehmedi, sınırdaki ölümleri İran parlamentosunun gündemine taşıdı. Sınırdaki ölümleri ‘yargısız infaz’ olarak tanımlayan Ehmedi, bölge halkının çaresizlikten ötürü canları pahasına geçimlerini sınır ticareti üzerinden sağlamaya çalıştıklarını belirtti.

Osman Ehmedi, sınır ticaretinde geçimini sağlayan Kürt sivillerin, İranlı yetkililer kadar kaçakçılık yapmadıklarını belirtti. Ehmedi, Kürtler günlük geçimlerini sağlamak için sınır ticareti yaparken, İranlı yetkililerin uçaklarla kaçakçılık yaptıklarını kaydetti.

Kaynak: Firatnews.com 25 Aralık 2012

24 Aralık 2012 Pazartesi

Barzani, Talabani’nin Partisini Kabul Edecek

BARRR
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Almanya’da tedavi gören Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin başkanı olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) üst düzey yöneticileriyle bir araya geliyor.

Ayrıca Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı da olan Mesud Barzani, Süleymaniye kentinde KYP üst düzey yöneticilerini kabul edecek ve iki parti arasında daha önce varılan stratejik işbirliğini masaya yatıracak. Toplantıda Talabani’nin sağlık durumu ve bölge ile Bağdat arasında yaşanan sorunların da masaya yatırılması bekleniyor.

KDP yetkilileri, Talabani’nin boşluğunda olabilecek siyasi bir gerginlik ve anlaşmazsızlığın önüne geçmek amacıyla Barzani ile toplantı yapmak istediklerini ifade etti.

Öte yandan önceki gün toplanan KYB Merkez Karar Yürütme Kurulu, Cumhurbaşkanı Talabani’nin siyaset programını devam ettireceklerini ve onun askerleri olduklarını açıklayan bir bildiri yayınladı.
KYB bildirisinde Bağdat hükümeti ile Kürt bölgesi arasındaki gerginliğin anayasal ve diyalog yoluyla çözülebileceğine işaret etti. Bildiride ayrıca Türkiye ve İran’a diyalog çabalarına katkılarından dolayı teşekkür edildi.

Kaynak: haber10.com 24 Aralık 2012

Tek Bir Pêşmerge Hayatını Kaybetse, Bu Bizim İçin Bir Savaştır!

peşmerge-güçleri-ırak-askerine-geçit-vermedi
İngiliz Economist Dergisi’nde yer alan bir makalede Irak merkezi hükümeti ile Kürdistan Bölgesi arasındaki gerilimin düzeyine dikkat çekmek için, Kerkük’te karşılıklı gergin bir bekleyiş içinde olan Irak ordusu ile Pêşmergeleri örnek gösteriliyor ve bir Kürd subayın “Tek bir Pêşmerge ölürse, bu bizim için savaştır” dediğini aktarıyor.

Dengê azad´com´da yer verilen haberin ayrıntısında şunlar kaydedildi:”Türkiye, Irak ve Kürdistan Bölgesi ilişkilerinin ele alındığı yazıda, bu güçlerin, petrol konusunda yaptıkları hamlelerin tehlikeli olduğuna dikkat çekiliyor.

Bir zamanlar küresel piyasalara günde 1.6 milyon varil Irak petrolü taşıyan Kerkük-Yumurtalık boru hattının, Türkiye ve Irak’ı birbirine muhtaç kılarak iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirdiğini belirten Economist, aradaki dengenin son dönemlerde, üçüncü bir gücün, Iraklı Kürtlerin de denkleme dahil olmasıyla sarsıldığını belirtiyor.

Mücadele de hangi tarafın üste çıkacağının net olmadığının ifade edildiği yazıda, Irak hükümetinin savunmada olduğu tespiti de yapılıyor. Yazıda ayrıca, özetle şu noktalara değiniliyor; “Boru hattı sisteminin Irak ayağı, 1990′lardan bu yana, savaşlar ve sabotajlar nedeniyle uzun süre tam olarak işleyemez halde kaldı. Ancak Türkiye Kerkük-Ceyhan boru hattı projesi için yeni bir plan hazırlamış durumda. Bağdat ile ilişkileri gerginleşen ülke, Hewlêr’deki Kürdistan Bölge Hükümeti ile, Türkiye’nin büyüyen ekonomisinin büyük ihtiyaç duyduğu petrol ve gaz konusunda yeni ilişkiler geliştiriyor.

Devlet destekli Türk firmaları ile Batılı petrol devlerinin Kürt bölgesindeki alt yapıya ve petrol sahalarına yatırım yapmasını içeren geniş çaplı enerji anlaşmaları sayesinde, günde 2 milyon varil olmak üzere Kürt petrolünün Türkiye üzerinden dünyaya taşınması söz konusu olabilir.”

Ekonomiyle gelişen siyasi ilişkiler

Economist, artan bu ekonomik ilişkilerin, siyasi sonuçları olduğuna da dikkati çekiyor.”Fazla uzun olmayan bir süre önceye kadar, Türk hükümetleri hâlâ özerklik (ya da daha fazlası) için savaşan kendi Kürt azınlığından çekindikleri için, Irak’ın özerk Kürt bölgesini neredeyse kabul dahi etmiyordu. Bugün ise Türkiye hükümeti, Kürt yönetimi lideri Mesut Barzani’ye, Türkiye içindeki militan Kürtleri kontrol altına alma yolunda yardım etmesi için baskı yapıyor.

“Merkezi hükümet ile Kürt yönetimi arasında önemli bir arabuluculuk rolü üstlenen ve kendisi de bir Kürt olan Celal Talabani’nin beyin kanaması geçirmesi sükûnetin korunmasını daha da zorlaştırabilir.”

Irak hükümetinin, Kürt hükümetine petrolden dolayı ödemesi gereken parayı geciktirmesinin durumu zorlaştırdığı tespitini yapan dergi, Kürt bölgesinde çıkarılan petrolün beşte dördünden fazlasının merkezi hükümetin kasasına gittiğini ve çıkarılan petroldeki artışın merkezi hükümet bütçesine katkıda bulunacağını da belirtiyor.

“Tek bir peşmerge ölürse, bu savaştır”
Ancak, Economist’e göre, Kürtlerle sorun yaşayan Maliki, buna izin vermek istemiyor. Irak’ın bölünmesinin İran’ı güçlendireceğini hesaplayan Batılı hükümetler ise bu gerilimde Maliki’den yana davranıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye Kürtlere verdiği desteği azaltması konusunda yaptığı baskı da bunun bir ifadesi.
Dergi son olarak, Irak merkezi hükümeti ile Kürt yönetimi arasındaki gerilimin düzeyine dikkat çekmek için, Kerkük’te karşılıklı gergin bir bekleyiş içinde olan Irak ordusu ile peşmergeleri örnek gösteriyor ve bir Kürt subayın “Tek bir peşmerge ölürse, bu bizim için savaştır” dediğini aktarıyor.”

Kaynak: rizgari.com 24 Aralık 2012

Şırnak, İdil’de Baskın: 12 Gözaltı

gözaltı
Şırnak’ın İdil ilçesi merkezi ile, Sırtköy beldesi ve bir köye sabaha karşı çok sayıda asker ve özel timler tarafından baskın düzenlendi. Baskında 12 kişi gözaltına alınırken, polis ve askerlerin evlerin kapılarına, evcil hayvanlara uzun namlulu silahlarla ateş ettiği belirtildi.

 Sabaha karşı saat 04.30 sularında İdil ilçe merkezi, ilçeye bağlı Sırtköy beldesi ve Yarbaşı köyüne çok sayıda asker ve özel harekat timi tarafından baskın düzenlendi.

Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı özel harekat timleri ve İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı askerler tarafından gerçekleştirilen baskınlarda, İdil İlçe merkezinde; Mehmet Ali Keleşoğlu, Baki Erden, Yarbaşı köyünden Halil Uçar, Mehmet Reşit Nas, Sırtköy beldesinde ise BDP’li belediye meclis üyeleri Fadıl Koşmat, İbrahim Tek, Sadun Abay ile Süleyman Koşmat, Abdurrahim Akman, Baki Balıca, Şehmus Gerçin ve Şehmus Kültür gözaltına alındı. Gözaltı gerekçeleri öğrenilemeyen 12 kişi İdil Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildikten sonra Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

Baskınlarda tüm evlerin didik didik arandığı, Sırtköy beldesindeki bazı evlere baskın düzenleyen polislerin, evlerin kapılarını kırdığı köylülerin evcil hayvanlarını hedef alarak ateş açtığı ve hayvanların açılan sonucu yaralandığı belirtildi. Baskın sırasında bir evin kapısına da uzun namlulu silahla ateş edildiği ve kapıda kurşun izinin olduğu görüldü.


Kaynak: Firatnews.com 24 Aralık 2012

Kürdistan’ın Gazzesi: ROJAVA

rojova
’1991 yılının o felaket günlerinde, çocuklarımızın elbiselerini topladık, katladık ve kendi imkanlarımızla Güney Kürdistan’daki kardeşlerimize götürdük. 

Kuzey Kürdistan’a ise 30 yıldır kendi çocuklarımızı gönderiyoruz. Koçgiri’den Kandil’e kadar her dağda, her vadide Rojava’lı bir çocuğun kanı var, mezarı var. Bugün biz zor ama gururlu günler yaşıyoruz. Halkımızın bizi yalnız bırakmayacağına inanıyoruz.’

Bu sözler geçtiğimiz günlerde Ronahi TV’de konuşan Kobanê’li bir amcaya ait.

Batı Kürdistan’daki milyonlarca insanın şu anki duygu ve düşünce dünyasını ifade eden yalın cümleler..

Mesele şu;

Suriye’deki devrim süreciyle birlikte, Batı Kürdistan’da önemli siyasal gelişmeler yaşanıyor. 19 Temmuz 2011′de başlayan “Rojava Devrimi” tüm Kürdistan’ın ve Kürt halkının siyasal kaderini belirleyecek derecede bir öneme sahip.

Rojava halkı kendi öz gücüyle, yönetim ve öz savunmasını oluşturuyor, güçlendiriyor.

Ve bunun bedelini de ödüyor…

Yoğun bir biçimde siyasal, diplomatik ve askeri saldırılarla karşı karşıya kalmış durumda. Fakat bu yazının konusu bu değil. Bu yazının konusu Rojava’ya yönelik insani ve ekonomik ambargodur. Bu ambargonun uygulanmasına Güney Kürdistan yönetiminin ortak olması, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’deki Kürt siyasetinin ise ambargonun boyutlarının farkında olmaması veya gereğini yapmamasıdır.

Zira oradaki gelişmeler sadece siyaset içerikli refleksler ve açıklamalarla değerlendiriyor. Ama bunlardan daha mühim ve vahim derecede insani sorunlar mevcut. Ekonomik, gıda, ilaç, yakıt, barınma sorunları var.

Bu sorunları görmeyen ve çözüm üretmeyen bir siyasetin anlamı olmaz. En doğru siyaset insan odaklı, toplum odaklı siyasettir. Bunun dışındaki siyasal açıklama, başarı ve gelişmenin hiç bir anlamı yoktur.

Bugün Suriye’ye yönelik dış ambargodan dolayı bu ülkeye temel ihtiyaçlar karşılanamıyor. Batı Kürdistan’daki tablonun daha vahimi Suriye’nin diğer kentlerinde de mevcut. Kürtler nispeten daha avantajlılar. Daha avantajlılar zira kendi yönetimlerini oluşturup kendi ekmeğini paylaşıyorlar.

Bu tablodan dolayı doğal olarak Kürtler Şam-Halep güzergahından ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Geride Türkiye ve Güney Kürdistan hattı kalıyor. Türkiye tüm kapıları zaten kapatmış durumda. Güney Kürdistan hükümeti de sınır kapısını kapatmış ve açmıyor!

Yüksek Kürt Konseyinin ambargo ile ilgili sayın Barzani ile yaptığı tüm görüşmeler sonuçsuz kaldı. Sınırların kapalı tutulması, insani bir yanı olmayan siyasi hesaplar çerçevesinde gelişmiş görünüyor.
Hesap şu;

“Batı Kürdistan halkı, ekonomik kuşatılmışlık altında kalırsa, o zaman toplumsal ve siyasal sorunlar ortaya çıkar ve bununla birlikte halk mevcut siyasal tercihlerini değiştirir.”

Daha açık bir şekilde ifade edecek olursak; Batı Kurdistan halkının PYD’ye gösterdiği ilgi ve teveccühüne verilmiş bir ceza olarak “insani” ambargo uygulanıyor. Bu plan hiç kuşkusuz Ankara çıkışlı bir plandır ve maalesef Güney Kürdistan yönetimi de bu plana dahil ve ortak olmuş durumdadır. Ayrıca bu planın gereği ve bir başka ayağı olarak ta; oradaki halk göç ettirtiliyor. Kendilerine Türkiye’ye ve güneye gitmek serbest kılınıyor ama geri dönmek veyahut gıda alıp götürmek yasaklanıyor!

Bir çok insan Kuzey Kürdistan’a göç etmek durumunda kaldı. Bazıları geri döndü, bazıları halen orada ve büyük sorunlarla karşı karşıya. Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen gidip de Türk devletinden yardım talebinde bulunmuyorlar. Çünkü beklentileri kendi kurumlarından…

Ama halen Kızıltepe’de, Ceylanpınar’da çamurun içinde yaşıyorlar. Kızıltepe’nin hemen yanı başında; on beş aile, naylondan çadırlarda, çamurun içinde yaşadıkça Kızıltepe’de 100 bin kişiyle miting yapmanın bir anlamı var mı?

Kızıltepe’de belediye kazanmanın anlamı, karşılığı bu mudur?

Aynı sorun Ceylanpınar için de geçerli. Oradan Serêkaniyê’ye gidip Kürtleri infaz ederek cinayet işledikten sonra Öğretmen Evinin karşısındaki 3 binada konaklayan çetelerin deşifresi için hiç ama hiç bir şey yapılmadı…

BDP Eş Genel Başkanı sayın Gültan Kışanak ise, bu saldırılardan çok sonra oraya sembolik bir ziyarette bulundu sadece…

Bugün Rojava’da ilaç, bebek maması, yakıt, giyecek ve yiyecek ihtiyacı var. Rojava halkı şimdilik var olan imkanlarını birbirleriyle paylaşarak yaşamını devam ettiriyor. Bu süreç henüz yeni başlamıştır ve yapılabilinecek, düzeltilebilinecek çok şey var. PYD Eşbaşkanı Salıh Müslim tüm Kürtlere Rojava için seferberlik çağrısı yaptı.  1991′de Kuzey ve Güney Kürdistan’a yüz binlerce insan göç etmiş ve hiç biri dışarıda kalmamıştı. Tüm imkanlara rağmen bugün kalıyorlarsa, herkesin kendisine “onuru için” soracağı bir soru olmalıdır…

Bir ananın Ronahi TV’ye söylediği bu söz, kendimize soracağımız soru için belki yardımcı olabilir;
‘Bizi açlıkla terbiye etmek istiyorlar ama biz onuru açlığa değiştirmeyiz. Aç kalırız ama özgürlük ve onur mücadelemizden de vazgeçmeyiz.’


Kaynak: Firatnews.com 24 Aralık 2012

Perwer: Bu Türk Sanatçıların Ayıbıdır

ŞİWAN
Kürt sanatçı Şivan Perwer, “Türk sanatçılar, Kürt sorunu için bir şey yapmadılar, bu onların ayıbıdır” dedi.

Dünyaca ünlü Kürt sanatçı Şivan Perwer yeni albümü “Şivanname”nin Berlin’deki tanıtımı için düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada “Kürt sorunu”nu görmezden gelen sanatçıları eleştirdi.

Perwer, dünyanın en meşhur sanatçılarıyla bir araya geldiğini ancak Türk sanatçılarla bir araya gelemediğini belirterek, “Aslında bizlerin arasında dostluk ve barış gerekiyor. Türkiye kültürü ile eğitilmiş bir sanatçı Kürt meselesine hiç yakınlık göstermiyor. Sorun yokmuş gibi davranıyor. İşte bu Türk sanatçıların ayıbıdır” diye konuştu.

Sanatçıların toplumun üzerinde etkileri olduğuna işaret eden Perwer, Türk sanatçıların da bu duruma yaklaşması gerektiğini ifade ederek, “Ben hazırım. Biz kimseden kaçmıyoruz. Aramızda saygı ve sevgi gelişmezse hep kavga ederiz. Kavga herkese zarar veriyor. Biz sanatçıların herkesten önce bu meseleye yaklaşması gerekiyor. Onun için Türk sanatçıları davet ediyorum” dedi.

Allah’ın her insanı eşit yarattığına dikkati çeken Perwer, ortadaki dengesizliği insanoğlunun kendisinin ortaya çıkardığını söyledi.

“Türkiye’nin bize ihtiyacı var” diyen Şivan Perwer, iki toplumun yıllarca birlikte yaşadığını aynı din, duygu ve kültürleri paylaştıklarının altını çizdi. Çeşitliliklerin tolerans ve anlayışla şekilleneceğini ifade eden Perwer, şarkıların ve türkülerin bu uğurda söylenmesi gerektiğini vurguladı.

Perwer, Berlin’deki Charite Hastanesi’nde tedavi gören Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ye acil şifalar da dileyerek, “Mam Celal, bizim için çok değerli biri. Kendisiyle görüşmek istedik, fakat şu anda bu mümkün gözükmüyor” dedi.


Kaynak: yuksekovahaber.com 24 Aralık 2012