8 Aralık 2012 Cumartesi

Kürt Kozu’nun Yeni Anlamı

Türk kamuouyunun umurunda değil ama, Kürt sorunu ile ilgili çok önemli bir uluslararası gelişme oldu.Nobel Barış Ödülü sahibi emekli Başpiskopos Desmond Tutu’nun çağrısıyla, Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde diyalogun yeniden başlatılması için Uluslararası Barış İnisiyatifi (IPI) kuruluşunu ilan etti.

Tutu’nun çağrısıyla kurulan inisiyatifin ilk imzacıları arasında Tibet’in Ruhani Lideri Dalai Lama, Sinn Fein Başkanı Gerry Adams, ABD Eski başkanlarından Jimmy Carter, Norveç eski Başbakanı Kjell Magne Bondevik, İsveç eski Başbakanı Ingvar Carlsson, Finlandiya eski Başbakanı Paavo Lipponen, Danimarka eski Başbakanı Ander Jorgensen ve Danimarka eski Dışişleri Bakanı Kjled Olesen gibi isimler bulunuyor.

Bu gelişme PKK’ye karşı izlenen uluslararası izolasyon siyasetinde çok önemli bir dönemece neden olabilir. Adı geçen kişiliklerin oluşturduğu inisiyatif, Abdullah Öcalan’ın şahsında PKK ile Türk devleti arasında diyalogun yeniden başlatılmasını talep etmiştir. Bu talep, PKK’yi “terör” örgütü ve Kürt isyanını da “terörizm” sayan anlayışla keskin bir şekilde çelişiyor. Böyle bir çelişki ortaya çıkınca, Hükümetin PKK’yi bir “suç” örgütü gibi gösterme çabaları da ağır bir yara almış oluyor.  Bilindiği gibi, daha önce de Sosyalist Enternasyonal’in son Kongresinde Kürt sorununu Filistin sorunu ile özdeş sayan bir karar alınmış ve sorunun çözümü için Enternasyonal bünyesinde daimi bir komisyon oluşturulmuştu.  

Bugün Avrupa Birliği’nin ev sahipliğinde yapılacak olan Brüksel karşılaşması da bu uluslararası gelişmeler bakımından önemli bir adım olacak.

Hiç kuşkusuz uluslararası izolasyonu kırma sürecinin henüz başlangıcındayız. Ancak, buzlar bir kere kırılmaya başlayınca, en küçük gemiler bile artık “buzkıran” gibi hedefe doğru yol alır.

Son yıllarda, Kürt Özgürlük hareketinin ve BDP’nin uluslararası arenada etkili kampanyalar yaptığı görülüyor. “Uzun yürüyüşler” gibi, şimdi de PKK önderinin özgürlüğü amacıyla başlatılan ve milyonları kapsama hedefini önüne koyan imza kampanyası ve diğer etkinlikler, giderek etkisini gösteriyor. Hiç kuşkusuz bu gelişmelerde Türk devletinin zindanlarında 68 gün süren açlık grevinin rolü önemlidir; grevciler Batı’daki Kürt demokratik kuruluşlarının çabalarıyla seslerini dünya ölçüsünde duyurdular ve Kürt sorununa karşı varolan duyarsızlık duvarında önemli bir gedik açtılar.

Bölgedeki son gelişmeler, devletler arasındaki mevzilenmenin de Kürt Özgürlük hareketi için elverişli koşullara yol açacak yönde değişmekte olduğunu gösteriyor. Şu ana kadar hiçbir devletin “resmi” ya da fiili desteğini alamayan Kürt Özgürlük hareketi, yeni bölgesel koşullarda, artık kendi bağımsız iradesinden ödün vermeden uluslar arası nitelikte ittifaklar kurma potansiyeline sahiptir. 

Bölgede çatışan güçler, Kürtlerin desteğine her zamankinden daha fazla muhtaçtır. Yalnız Rojava bile bu gerçeği anlamaya yardımcı olabilir. Şu anda Türkiye PYD’ye “itiraz” etse bile, Rojava halkının desteğini kazanmadan Suriye sorununda tek bir adım atamaz; bu HSO için de Esad rejimi için de geçerlidir. Bu da gösteriyor ki, bölgede hiçbir güç Kürtler kadar farklı alternatiflere sahip değildir. İran-Irak-Türkiye ve Suriye bölgesinde bilek güreşine tutuşan Rusya, Çin ve ABD, AB dört parçadaki Kürt halkını ve onun örgütlü güçlerini, birbirlerine karşı yürüttükleri çatışmada ihmal edemezler.

Denebilir ki, bu devletler aslında her zaman “birbirlerine karşı” “Kürt kozunu” tarih boyunca kullanmışlardır. Bu doğrudur. Ama artık “Kürt kozu” bizzat Kürtlerin kendi ellerindedir. Vaktiyle Kürtleri birbirlerine karşı kullanan devletlerin karşısında artık yeni bir “Kürt gerçeği” var. O artık örgütlü, ulusal demokratik birlik yolunda muazzam mesafeler almış bir aktör. Artık hiçbir devlet Kürt halkını “kullanılacak bir koz” sayamaz. 

Eğer bu kanlı ortam bir “oyun” ise, Kürt halkı bu oyunda elden ele geçen bir “koz” değil, elinde kendi “kozlarını” kullanan bir “oyuncu”dur.  Yeni durum budur ve o nedenle uluslar arası arenada zaman Kürt halkından yana işlemektedir.


Kaynak: Veysi SARISÖZEN (Yeni Özgür Politika) 07 Aralık 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder