23 Aralık 2012 Pazar

Daha Fazla Kürdistan!

MEMO ŞAHİN
Yirminci Yüzyıl’da başaramadık, Yirmibirinci Yüzyıl’da mutlaka başaracağız” tesbiti genel anlamıyla doğru bir tesbit; ancak Yüzyıl’da öyle az bir zaman değil. Bu Yüzyıl’dan oniki yılı devirdik. Geriye 88 yıl kalıyor. 2099 yılı da bu yüzyılın içinde, 2020 veya 2030 da.

Son yirmi, otuz yıla baktığımızda, Kürt hareketinin bu zaman diliminde katettiği mesafeyi irdelediğimizde, dünyadaki genel seyri gözönüne aldığımızda, bölgede son iki yılda yaşanan alt-üst oluşu değerlendirdiğimizde, hedeflenen zaman diliminin öyle ırak olmadığıdır.

Kürt hareketi son yirmi yıl içinde Kürdistan’ın güneyinde fiili bir durum yarattı. Dağdan ovaya indi. Kürdistan özgürleşti ve dünün Peşmergeleri, bugünün ordusuna dönüştü. Peşmerge komutanları ise günümüzün subay ve generalleri görevlerini üstlendi. Elinde silahla Bağdat rejimine karşı savaşan Mam Celal, bugün Irak Devlet Başkanı; Kak Mesud’sa Kürdistan Başkanı. Parlamento ve hükümeti, ordusu ve polisi, bayındırlık ve eğitim sistemiyle bir devlet oluştu. Ve başkent Hewlêr’de bugün otuza yakın devlet resmen temsil ediliyor. 1988’de Halepçe gibi büyük bir katliam yaşanan, 5000 köyden 4500’ünün yerlebir edildiği bir coğrafyada bugün bir devlet mevcut.

Kürtlerin en “mazlumları”, en sessizleri, en misafirperverleri Kürdistan’ın Suriye işgali altındaki topraklarında. Hatta başka bir anlatımla Kürdistan’ın vicdanı bu parçada can buluyor dersek, abartmış olmayız. Evet Kürdistan’ın vicdanıdır Batı yakası.

Yurtsever duyguların geride bıraktığımız yüzyılın başında da, sonunda da, günümüzde de her zaman dorukta olduğu Kürdistan’ın Rojava’sı, yani batısının “Kuzey ve Doğu” halkalarını geride bırakarak öne atılacağını, dün hiçbirimiz öngöremezdik.

Kürdistan’ın Güneyi’ni Kuzey ve Doğu değil, Batı parçası izledi. Halk yediden yetmişe ayakta ve özgürlüğe koşar adım yürüyor. Kürdistan Kürt yurtsever güçlerinin denetimi altında. 1991 ve 1992’de Kürdistan’ın güneyinde ne yaşanmışsa, bugün benzer bir durum orada yaşanıyor. Kürtler bu yakada da bugün değilse bile, yarından da yakın bir zamanda haklarına kavuşacak, özgürlük şarkıları bu parçada da yüksek sesle söylenecek.

Kuzey parçasında ise durum otuz yıl, on yıl, hatta bir yıl öncesiyle kıyaslanamayacak bir aşamada. Sömürgeci rejimle Kürt halkının yolları ayrım noktasında. Halk örgütlü ve tüm saldırılara rağmen, büyük bir direniş içinde. Kürt halkı Roboskilere, kitlesel tutuklamalara, sokakta sergilenen gazlı panzerli vahşete, günaşırı sürdürülen hava ve kara harekatlarına rağmen özgür olmakta kararlı.

Doğu yakası ise şimdilik deryanın dinginliğine bürünmüş vaziyette. Ne zaman uyanacağı, dalgalarla etrafını ne zaman döğeceği biraz da Suriye’deki durumun gidişatına ve Batılı devletlerin Türkiye de dahil Müslüman Kardeşler ağırlıklı Sunni Bloka karşı Şii bir Blok’a ihtiyaç duyup duymayacaklarına bağlı.

Batılı devletler bu aşamadan sonra ister İran’a karşı Sunni Cephe’ye tam destek vererek İran’ın ipini çekme yoluna gitsinler, isterlerse Mısır’da yaşananlardan sonra İran’ı ehlileştirip bir denge unsuru olarak ayakta tutmaya çalışsınlar, her iki halde de İran eski İran olarak ayakta kalamayacak, ya restorasyon ve reformlarla sıkışan basınca bir kanal açılacak, ya da Ortadoğu’da esen kasırgadan İran da nasibini alacaktır.

Toparlarsak; Kürdistan’ın Güney’inden sonra Suriye egemenliği altında bulunan Batı yakası da kendi kaderini şu veya bu şekilde belirleyecek, statü olarak da Kürdistan’ın Güneyi gibi bir statüye kavuşacaktır. Bunu engellemeye ne Erdoğan gibi bir Sultan müsvettesinin, ne de vizyonu ırkçılığından ötürü bir metre öteyi bile görmekten yoksun Davutoğlu’nun gücü yetecektir.

Nasıl ki bir KDP ve YNK Güney’de dün olduğu gibi bugün de bir realite ve varlıksa, PYD de Kürdistan’ın batısında vazgeçilemez ve görmezden gelinemez bir gerçekliktir. Dün Esad’lı Baas’la komşu olan Güney Kürdistan bugün ve yarın PYD ve PYD ile ilişki içinde olacak Kürt yurtsever güçleri ile komşudur. Bundan kaçışsa imkansızdır.

TC daha düne kadar Kürdistan’ın bir parçasını kırmızı çizgi ve savaş gerekçesi olarak görürken şimdi nur topu gibi aydınlık ve güzel başka bir parça da devreye girdi. Dün yüz-ikiyüz kilometrelik bir Kürdistan’la sınırdaş ve komşuyken, şimdi buna dokuzyüz kilometre daha eklendi.

Binikiyüz kilometre Kürdistan sınırlarıyla çevrelenen bir Türkiye eskisi gibi ayakta kalamaz, devlet terörüyle koca bir halkı baskı altında tutamaz. Değişmek ve kendine çeki düzen vermek zorunda. Ya değişecek, ya değişecek. Başka yolu yok.

Kürtlerin yüzyılı olarak ilan edilen yirmibirinci yüzyılın 2012 ve 2013 yıllarında bir değil, iki Kürdistan tarih sahnesinde. Bu da yetmez deyip asılmak ve Kuzey yakasının da halkadaki yerini almasını sağlamak gerekir.

Bu da yurtseverlerin, tüm Kürdistanlıların görevidir. En başta da Erdoğan’la hareket eden ve dalgakıranlık rolü üstlenenlerin görevidir. Saddam’ın da, Esad’ın da yanında, etrafında yer alan Kürtleri vardı. Şimdi lanetle anılıyorlar. Erdoğan’a destek çıkan Kürtler yarın böyle tanımlanmak istemiyorlarsa, bugünden tezi yok gemiyi terk etmeli, saf değiştirmelidirler. İnsan olmak bunu gerektiriyor!

Memo ŞAHİN

Kaynak: cahitmervan.blogspot.com 23 Aralık 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder