Amsterdam’da düzenlenen ‘Suriye-Batı Kürdistan’ seminerinde
konuşan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Suriye’deki çatışmanın tamamen bir
iktidar savaşına dönüştüğünü belirterek “Suriye’de tek çözüm siyasi
çözümdür.
Siyasi çözüm olursa Esad 6 ay veya 1 yıl içinde gider” dedi. Gazeteci
Bram Vermeulen ise, Türk devleti ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan
arasındaki görüşmeler ile barış sürecinin temelinde Türkiye’nin petrol
ve inşaat sektöründe büyük kazançlarının yattığını Kürt sorununu bunun
için çözmek istediğini kaydetti.
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da, Helin Kadın Vakfı ile Hollanda
Kürt Dernekleri Federasyonu (FED-KOM) tarafından ‘Suriye – Batı
Kürdistan’ konulu seminer düzenlendi. Çoğu Kürt ve Hollandalı öğrenci
100’e aşkın kişi katıldığı Üniversite Kütüphanesi salonunda
gerçekleştirilen seminere konuşmacı olarak PYD Eşbaşkanı Salih Müslim,
Evanjelik Yayın kuruluşu EO radyo muhabiri Matthea Vrij ile Hollanda
Yayın Kuruluşu (NOS) Türkiye muhabiri Bram Vermeulen katıldı.
DOMİZ MÜLTECİ KAMPI
FED-KOM adına yapılan açılış konuşması ardından ilk söz alan EO radyo
muhabiri Matthea Vrij, 6 ay önce gittiği Batı Kürdistan’da edindiği
izlenimleri aktardı. İzlenimlerine Güney Kürdistan’da, Batı
Kürdistanlı mültecilerin kaldığı Domiz Mülteci Kampı ile başlayan Vrij,
kampta kalan çoğu Suriye rejim ordusundan kaçan Kürt askerler ile Suriye
kentlerinden göç etmiş Kürt ailelerin zor koşullar altında yaşadığını
söyledi.
DERİK’TE KALAŞNİKOFLU YPG SAVAŞÇILARI
Buradan PYD vasıtasıyla kaçak yoldan Batı Kürdistan’ın Derik kentine
gittiğini aktaran Vrij, Derik’te karşılaştığı ilk şeyin 18-20 yaşlarda
aynı giyimli kalaşnikof silah taşıyan YPG savaşçıları olduğunu söyledi.
Kentin ‘Kürt Yüksek Konseyi’ne bağlı ancak ağırlıkta PYD tarafından
yönlendirilen’ YPG kontrolünde olduğunu, kentin tüm giriş çıkışlarında
YPG kontrolleri olduğunu belirtti.
QAMİŞLO’DA TARAFLAR SAVAŞI ÖNLEMEYE ÇALIŞIYOR
Derik’ten Qamişlo’ya geçtiklerini belirten Vrij, Qamişlo kentinde
ikili bir iktidarın söz konusu olduğunu söyledi. Vrij buna örnek olarak
bir Kürt gencinin rejim güçleri tarafından askere alınmak üzere
gözaltına alınması olayını gösterdi. Gencin gözaltına alınması ardından
YPG’lilerin harekete geçerek birkaç askeri gözaltına aldığı, askerlerin
daha sonra Kürt gencinin serbest bırakılması karşılığında
bırakıldıklarını belirtti. Vrij, “Bu olayda görüldüğü gibi taraflar bu
şekilde savaşı önlemeye çalışıyor” diye konuştu.
ÖCALAN’IN FİKİRLERİ DOĞRULTUSUNDA YENİ BİR SİSTEM İNŞA EDİLİYOR
Yüksek Kürt Konseyi’nden, Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) üyesi
Aldar Xelil ile yapmış olduğu görüşmeyi aktaran Vrij, Batı Kürdistan’da
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikri doğrultusunda temel demokrasi
ögesi olan Halk Evleri (Meclisi) kurarak yeni bir sistem inşa
ettiklerini belirtti.
Vrij, söz konusu Halk Meclisi’nin toplum içindeki sorunları bir tür
‘arabuluculuk’ yöntemi ile çözmeye çalıştığını belirterek, buna eşi
tarafından şiddet gören, ailesiyle birlikte yardım için gelen genç bir
kadını gösterdi. Halk Meclisi yetkililerin olayla ilgileneceklerini
belirterek, kadını şiddet gördüğü eşinin yanına geri gönderme gibi bir
yaklaşımı kabul etmeyeceklerini belirttiklerini aktardı.
HIRİSTİYAN AZINLIK VE ROJAVA OLGUSU
Batı Kürdistan’da tüm hizmetlerin Kürtçe üzeri yapıldığını bunun da
bölge açısından yeni bir olgu olduğunu belirten Vrij, Batı
Kürdistan’daki Hıristiyan azınlığın durumuna değindi. Esad rejimi
altında korunan Hıristiyanların Batı Kürdistan olgusuna alışmadıklarını
kendilerini Suriye’de hissettiklerini belirterek, endişe içinde
olduklarını aktardı. Buna karşın Suriye’nin diğer bölgelerine nazaran
güvende olduklarını sözlerine ekledi.
ÖZERKLİK TALEP EDİLİYOR
Qamişlo’dan YPG kontrolündeki Derik’e gittiklerini ifade eden Vrij,
Derik’te seçim ile başa gelmiş bir Kent Konseyi’nin bulunduğunu söyledi.
Konseyin Asuri bir üyesinin örnek çabalarına yer veren Vrij, “Kürtler
yerelden Kürt Yüksek Konseyi’ne kadar seçimle gelen demokratik bir
sistem inşa etmeye çalışıyorlar. Bağımsızlık değil özerklik talep
ediyorlar” dedi.
EN BÜYÜK SINAVLARDAN BİRİ AZINLIKLARA YAKLAŞIMDIR
Yerelden örgütlenerek demokrasi inşa etmenin idial bir örgütlenme
olduğunu kaydeden Vrij, ancak eşinden şiddet gören kadının olayında
olduğu gibi, şiddet gören eşi tarafından götürülmeyeceğinin kimler
tarafından nasıl garanti edileceğinin net olmadığını belirterek, “Batı
Kürdistan’ın en büyük sınavlardan biri azınlıklara karşı yaklaşım
olacak” diye konuştu.
BÜYÜK HEYECAN VERİCİ GELİŞMELER YAŞANIYOR
Matthea Vrij ardından NOS Türkiye muhabiri Bram Vermeulen, yaptığı
haber programları görüntüleri eşliğinde Kürdistan’ın üç parçasından
edindiği izlenimleri aktardı. İzlenimlerine Kürdistan’ın dört parçaya
bölünmesinin kısa anlatımıyla başlayan Vermeulen, Kuzey’de Kürt Halk
Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı barış süreci, Güney’de Irak merkezi
hükümeti ile yaşanan kriz ile Batı Kürdistan’da Kürtlerin kendi
bölgelerini ele geçirmeleri ile 3 sınırda büyük heyecan verici
gelişmelerin yaşandığını söyledi.
‘BEN TÜRKÜM’
Ardından Vermeulen, Roboski katliamına ilişkin yapmış olduğu bir
programdan bazı bölümleri gösterdi. Yoğun askeri varlık ile Roboskili
ailelere yer verilen programın gösterimi sırasında kendisi Kürt olan
Şırnak Şehit Aileleri Derneği Başkanı’nın Kürtçe şive ile ‘Ben Türküm.
Kürt sorunu yok. PKK ‘terör örgütü sorunu var” demesi izleyicileri
güldürdü.
‘TEMEL SORUN GÜVENSİZLİKTİR’
Gösterim ardından “iki yönden bir biri üzerine giden iki araç olgusu
gibi bir durum var. Araçlar diğerinin yana çekilerek yol vermesini
bekliyor” diyen Vermeulen, mevcut durumda Kürtler ile Türkler arasındaki
temel sorunun güvensizlik olduğunu belirtti.
KÜRT BAYRAKLARI ALTINDA KÜRTÇE OKUNAN ÖCALAN’IN TARİHİ MESAJI
Diyarbakır Newroz’unda Öcalan’ın çağrısına tanıklık eden Vermeulen,
“21 Mart tarihi bir süreçti” dedi. Vermeulen, olayı tarihi kılan ateşkes
ve geri çekilme ilanı olmadığını, zira bunların daha önce de
yapıldığını belirterek, “Beni etkileyen, milyonlarca Kürdün toplandığı,
Kürt bayraklarının dalgalandığı, Kürtçe okunan mesajın tüm Türk
televizyonlarında canlı verdiği tarihi bir an olmasıydı” dedi.
Vermeulen, bu durumun Türkiye açısından çok büyük bir şey olduğunu
belirtti.
‘TÜRKİYE NEDEN ŞİMDİ BARIŞ ARAYIŞINA GİRDİ?’
Vermeulen anlatımlarına, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmeye yönelik
adım atmasına ‘neden şimdi?’ sorusuna yanıt aramakla devam etti.
Sorunun cevabına Güney Kürdistan’dan başlayan Vermeulen, Irak’ta
durumun hassas olduğunu belirterek, Beşar Esad’tan sonra sıranın
kendisine geleceğinden korkan Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin
milliyetçi kartına oynadığını, bundan dolayı Kerkük’te Peşmerge güçleri
ile karşı karşıya gelme durumunun yaşandığını belirtti.
Ardından Batı Kürdistan Serekaniye’de yaşananlara değinen Vermeulen,
‘Serekaniye’ye kim sahip olursa o kazanır” diyerek Serekaniye’nin
stratejik önemine dikkat çekti. Burada yaşanan çatışmaların Şubat
ayından bu yana yerini sakinliğe bıraktığını kaydeden Vermeulen,
Halep’teki çatışmalara değinerek burada Kürtlerin Özgür Suriye Ordusu
ile anlaştıklarını belirterek, bunun da Türkiye’de yaşanan barış süreci
ile bağlantılı olduğunu kaydetti.
‘MESELENİN ÖZÜ PARADIR’
Suriye’de savaş nedeniyle büyük ticari zarara uğrayan Türkiye’nin
Güney Kürdistan’da ise petrol anlaşması ve inşaat sektörü ile büyük
kazanç elde ettiğini belirten Vermeulen, “Erbil (Hewler) Türk
konsolosluğu bölgede en yoğun işleyen konsolosluktur. Her şey Hewler’in 5
yıldızlı otelinde daha iyi anlaşılıyor. Burada bir Kürt yetkili bu yıl
Kürtlerin yılıdır diyerek, Türkiye açısından meselenin özünün para
kazanma olduğu söyledi. Doğrudur meselenin özü para kazanmadır. Onun
için PKK ile barış arayışı var. Çünkü PKK bunun tam ortasında” dedi.
Vermeulen, Türkiye’nin bölgesel güç olma emelleri olduğunu, büyük
kazanımlar elde ettiğini, ve etmek istediğini belirterek, “Onun için
Türkiye şimdi bu sorunu çözmesi gerekiyor. Aksi durumda bu karları elde
edemez” dedi.
Bram Vermeulen, konuşmasının sonunda, Öcalan’ın mesajı ile bir çıkış
yapıldığını, bunun devamını sağlamak için Türkiye’nin şimdi yeni anayasa
ve Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik gibi adımlar atması
gerektiğini söyledi.
HALKLAR BAHARI
Seminerin son konuşmacısı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ise, konuşmasına
bölgede son 3 yıldır yaşanan değişimle başladı. Bölgede yaşananların
birçok kesim tarafından ‘Arap Baharı’ olarak tanımlandığını belirten
Müslim, Kürtlerin ise bunu ‘Halkların Baharı’ olarak tanımladığını,
bölgede değişimin artık kaçınılmaz olduğunu kaydetti.
‘KÜRTLER OLARAK BU SEFER HAZIRLIKLIYIZ’
Müslim, Tunus’ta 2010 yılına ayaklanmanın başlamasıyla PYD olarak
bunun Suriye’ye de yansımasının olacağını görerek harekete geçtiklerini,
büyük bir örgütlenme içerisine girdiklerini kaydetti.
Kürdistan’ın bölündüğü birinci dünya savaşından ikinci dünya savaşına
kadar Kürtlerin örgütsüz olduğunu bunun için haklarını elde edemediğini
belirten Müslim, Suriye’de Kürtlere karşı uygulanan inkar, işkence,
yasaklamalara değindikten sonra, “Ama bu kez biz Kürtler hazırlıklıydık,
kendimizi örgütledik. Biz demokratik haklarımızı istiyoruz. Bunları da
alacağız” dedi.
SURİYE’DEKİ HALK HAREKETİNE BAŞINDAN İTİBAREN KATILDIK’
PYD olarak kuruluşlarından kısa bir süre sonra 2004 yılında Qamişlo
serhildanına öncülük ederek Suriye’de 2011 yılındaki halk hareketinin
başlamasına kadar birçok şehit pahasına mücadeleyi geliştirdiklerini
söyleyen Müslim, halk hareketine başından itibaren katıldıklarını
söyledi.
Halk hareketine katılırken, liderlerine katılmadıklarını belirten
Müslim, “Çünkü biz başta başı çekenlere sorduk. Bizim haklarımızı
anayasal olarak tanıyacak mısınız? Diye. Bize hayır cevabını verdiler.
Biz başta yerel koordinasyon komiteleri ile devrimin barışçıl olması,
şiddetin ise öz savunma temelinde kullanılmasında anlaştık. Ama Araplar
bunu beceremediler” dedi.
‘ÇATIŞMA TAMAMEN İKTİDAR SAVAŞINA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA’
Mevcut yaşanan çatışmanın özgürlük, demokrasi mücadelesi olmadığını
belirten Müslim, “Biz demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Kimse halkın
sesini dinlemiyor. Çatışmanın tamamen iktidar çatışmasına dönüşmüş
durumda” dedi.
‘SAVAŞIN ROJAVAYA YAYILMASINI ÖNLEDİK’
Suriye’de devrim sürecinin başlamasıyla birlikte örgütlemelerini
geliştirerek, TEV-DEM’in gelişimine öncülük ettiklerini belirten Müslim,
ardından 2012 Haziran’ında savaşın Kürt bölgesine dayanması ile
birlikte harekete geçerek, rejim güçlerini bir bir kentlerden
çıkardıklarını, parçalı olan Özgür Suriye Ordusu ile diğer grupların
girişini önlediklerini, böylelikle savaşın Rojava’da yayılmasının önüne
geçtiklerini kaydetti.
Mevcut durumda 3.5 milyon Kürdün Kürtler tarafından yönetildiğini
belirten Müslim, Qamişlo ve Heseke’de ise ikili bir durum yaşandığını,
buralarda Arap halkı ile anlaşarak rejim güçlerini çıkarmak
istediklerini ancak Arapların buna henüz hazır olmadığını sözlerine
ekledi.
Serekaniye’de yaşanan çatışmaları hatırlatan Müslim, çatışmaların
Türkiye destekli gruplarla yaşandığı, bu grupların yenilgiye uğratılarak
kovulduklarını, mevcut durumda kentin Kürt, Arap ve Asurilerden oluşan
Kent Konseyi tarafından yönetildiğini söyledi.
‘DOĞAL DEMOKRATİK TOPLUMUZ’
Rojava’ya farklı topluluklardan yarım milyondan fazla insanın göç
ettiğini belirten Müslim, farklı topluluklarla bir arada yaşama ve
onları korumaya yabancı olmadıklarını belirterek, “Biz doğal demokratik
bir toplumuz. Çünkü bizde Alevi, Ezidi inanç toplulukları var. Asuriler
var, Ermeniler var. Birlikte yaşıyoruz. Biz doğal demokratik toplum
gerçeğini savunuyoruz. Aynı zamanda Ortadoğu’da örneğiz. Demokratik
Özerklik sistemini savunuyoruz. Bunu hayata geçirmeye çalışıyoruz” dedi.
Müslim, mevut Rojava’daki örgütlenme konusunda, Hewler anlaşmasıyla
oluşturulan Kürt Yüksek Konseyi’nin en üst organ olduğu, yerelde oluşan
Halk Meclisleri, Kent Meclisleri ve diğer oluşumlar yanısıra Halk
Savunma Birlikleri’nin (YPG) de Konseye bağlı olduğunu, konseyi her
geçen gün daha da güçlendirmeye çalıştıklarını söyledi.
‘SELEFİSTLER VE TÜRKİYE’
Mevcut durumda iki temel sorunla karşı karşıya olduklarını kaydeden
Müslim bunları, Kürtlerin hiçbir haklarına saygılı olmayan Selefistler
ile Kürt fobisi olan Türkiye olarak sıraladı. Müslim, “Türkiye’nin Kürt
fobisi var. Rejimin böyle bir zihniyeti var. Bizim Türk halkıyla hiçbir
sorunumuz yok. PKK ile görüşüyorlar. Belki bu fobi sona erer. Ama şimdi
bize saldıran radikal dinci grupları destekliyorlar” dedi.
AB’YE YARDIM TEPKİSİ
Savaş sonucu yaşanan iç göç nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadıklarını
belirten Müslim, AB’den hiçbir yardım almadıklarını, yardımların
kendilerine Kürdistan’ın diğer parçaları ile Avrupa’daki Kürtler
tarafından gönderildiğini söyledi. Müslim, “AB yardım ediyor. Ancak bize
hiçbir yardımda bulunmuyorlar. Bunun nedenini sorduğumuzda ‘orda
çatışma yok’ diyorlar. Yani demek örneğin Fransa’dan yardım almamız için
ilk önce bir birimizi öldürmemiz gerekiyor” şeklinde tepki gösterdi.
SURİYE MUHALEFETİYLE İLİŞKİLER
Suriye muhalefeti ile ilişkilere de değinen Müslim, daha önce olan ve
Türkiye’de kurulan konseyin Türkiye’nin direktifleri dışına çıkamadığı
için anlaşamadıklarını, mevcut yeni oluşturulan Konseyin ise Türkiye’nin
etkisinden çıktığını ancak onun da aynı hatalar yaptığı belirtti.
Müslim, “Örneğin Konseyde, Suriye’de sayıları 100 bin olan Türkmenler
kadar sayıları 3.5 milyonu geçen Kürtlere yer veriyorlar. Her ikisine de
3 koltuk” dedi. Müslim, buna rağmen dolaylı veya direkt Suriye
muhalefetiyle ilişki ve diyaloglarının devam ettiğini söyledi.
TEK ÇÖZÜM SİYASİ ÇÖZÜMDÜR’
Suriye’de soruna tek bir çözümün olduğunu, onun da siyasi çözüm
olduğunu belirten Müslim, dışardan her türlü askeri müdahaleye karşı
olmayı sürdürdüklerini söyledi. Müslim, “Suriye’de tek çözüm siyasi
çözümdür. Siyasi çözüm olursa Esad 6 ay veya 1 yıl içinde gider. Gitmeyi
kabul eder” diye belirtti.
Kürtler olarak geleceklerini nerede gördüklerine ilişkin bir soru
üzerine Müslim, “Sonuçta Suriye’de demokratik bir ülke kurulacaktır. Ve
bizde bunun bir parçası olacağız. Biz şimdi, tüm Suriye halkları bunun
ağır bedelini ödüyoruz” dedi.
Kaynak: firatnews.biz 11 Nisan 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder