14 Nisan 2013 Pazar

Hollanda/Amsterdam’da ‘Suriye-Batı Kürdistan’ Semineri

salih müslüm
Amsterdam’da düzenlenen ‘Suriye-Batı Kürdistan’ seminerinde konuşan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Suriye’deki çatışmanın tamamen bir iktidar savaşına dönüştüğünü belirterek “Suriye’de tek çözüm siyasi çözümdür.

Siyasi çözüm olursa Esad 6 ay veya 1 yıl içinde gider” dedi. Gazeteci Bram Vermeulen ise, Türk devleti ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan arasındaki görüşmeler ile barış sürecinin temelinde Türkiye’nin petrol ve inşaat sektöründe büyük kazançlarının yattığını Kürt sorununu bunun için çözmek istediğini kaydetti.

Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da, Helin Kadın Vakfı ile Hollanda Kürt Dernekleri Federasyonu (FED-KOM) tarafından ‘Suriye – Batı Kürdistan’ konulu seminer düzenlendi. Çoğu Kürt ve Hollandalı öğrenci 100’e aşkın kişi katıldığı Üniversite Kütüphanesi salonunda gerçekleştirilen seminere konuşmacı olarak PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Evanjelik Yayın kuruluşu EO radyo muhabiri Matthea Vrij ile Hollanda Yayın Kuruluşu (NOS) Türkiye muhabiri Bram Vermeulen katıldı.

DOMİZ MÜLTECİ KAMPI

FED-KOM adına yapılan açılış konuşması ardından ilk söz alan EO radyo muhabiri Matthea Vrij, 6 ay önce gittiği Batı Kürdistan’da edindiği izlenimleri aktardı.   İzlenimlerine Güney Kürdistan’da, Batı Kürdistanlı mültecilerin kaldığı Domiz Mülteci Kampı ile başlayan Vrij, kampta kalan çoğu Suriye rejim ordusundan kaçan Kürt askerler ile Suriye kentlerinden göç etmiş Kürt ailelerin zor koşullar altında yaşadığını söyledi.

DERİK’TE KALAŞNİKOFLU YPG SAVAŞÇILARI

Buradan PYD vasıtasıyla kaçak yoldan Batı Kürdistan’ın Derik kentine gittiğini aktaran Vrij, Derik’te karşılaştığı ilk şeyin 18-20 yaşlarda aynı giyimli kalaşnikof silah taşıyan YPG savaşçıları olduğunu söyledi. Kentin ‘Kürt Yüksek Konseyi’ne bağlı ancak ağırlıkta PYD tarafından yönlendirilen’ YPG kontrolünde olduğunu, kentin tüm giriş çıkışlarında YPG kontrolleri olduğunu belirtti.

QAMİŞLO’DA TARAFLAR SAVAŞI ÖNLEMEYE ÇALIŞIYOR

Derik’ten Qamişlo’ya geçtiklerini belirten Vrij, Qamişlo kentinde ikili bir iktidarın söz konusu olduğunu söyledi. Vrij buna örnek olarak bir Kürt gencinin rejim güçleri tarafından askere alınmak üzere gözaltına alınması olayını gösterdi. Gencin gözaltına alınması ardından YPG’lilerin harekete geçerek birkaç askeri gözaltına aldığı, askerlerin daha sonra Kürt gencinin serbest bırakılması karşılığında bırakıldıklarını belirtti. Vrij, “Bu olayda görüldüğü gibi taraflar bu şekilde savaşı önlemeye çalışıyor” diye konuştu.

ÖCALAN’IN FİKİRLERİ DOĞRULTUSUNDA YENİ BİR SİSTEM İNŞA EDİLİYOR

Yüksek Kürt Konseyi’nden, Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) üyesi Aldar Xelil ile yapmış olduğu görüşmeyi aktaran Vrij, Batı Kürdistan’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikri doğrultusunda temel demokrasi ögesi olan Halk Evleri (Meclisi) kurarak yeni bir sistem inşa ettiklerini belirtti.

Vrij, söz konusu Halk Meclisi’nin toplum içindeki sorunları bir tür ‘arabuluculuk’ yöntemi ile çözmeye çalıştığını belirterek, buna eşi tarafından şiddet gören, ailesiyle birlikte yardım için gelen genç bir kadını gösterdi. Halk Meclisi yetkililerin olayla ilgileneceklerini belirterek, kadını şiddet gördüğü eşinin yanına geri gönderme gibi bir yaklaşımı kabul etmeyeceklerini belirttiklerini aktardı.

HIRİSTİYAN AZINLIK VE ROJAVA OLGUSU

Batı Kürdistan’da tüm hizmetlerin Kürtçe üzeri yapıldığını bunun da bölge açısından yeni bir olgu olduğunu belirten Vrij, Batı Kürdistan’daki Hıristiyan azınlığın durumuna değindi. Esad rejimi altında korunan Hıristiyanların Batı Kürdistan olgusuna alışmadıklarını kendilerini Suriye’de hissettiklerini belirterek, endişe içinde olduklarını aktardı. Buna karşın Suriye’nin diğer bölgelerine nazaran güvende olduklarını sözlerine ekledi.

ÖZERKLİK TALEP EDİLİYOR

Qamişlo’dan YPG kontrolündeki Derik’e gittiklerini ifade eden Vrij, Derik’te seçim ile başa gelmiş bir Kent Konseyi’nin bulunduğunu söyledi. Konseyin Asuri bir üyesinin örnek çabalarına yer veren Vrij, “Kürtler yerelden Kürt Yüksek Konseyi’ne kadar seçimle gelen demokratik bir sistem inşa etmeye çalışıyorlar. Bağımsızlık değil özerklik talep ediyorlar” dedi.

EN BÜYÜK SINAVLARDAN BİRİ AZINLIKLARA YAKLAŞIMDIR

Yerelden örgütlenerek demokrasi inşa etmenin idial bir örgütlenme olduğunu kaydeden Vrij, ancak eşinden şiddet gören kadının olayında olduğu gibi, şiddet gören eşi tarafından götürülmeyeceğinin kimler tarafından nasıl garanti edileceğinin net olmadığını belirterek, “Batı Kürdistan’ın en büyük sınavlardan biri azınlıklara karşı yaklaşım olacak” diye konuştu.

BÜYÜK HEYECAN VERİCİ GELİŞMELER YAŞANIYOR

Matthea Vrij ardından NOS Türkiye muhabiri Bram Vermeulen, yaptığı haber programları görüntüleri eşliğinde Kürdistan’ın üç parçasından edindiği izlenimleri aktardı. İzlenimlerine Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesinin kısa anlatımıyla başlayan Vermeulen, Kuzey’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı barış süreci, Güney’de Irak merkezi hükümeti ile yaşanan kriz ile Batı Kürdistan’da Kürtlerin kendi bölgelerini ele geçirmeleri ile 3 sınırda büyük heyecan verici gelişmelerin yaşandığını söyledi.

‘BEN TÜRKÜM’

Ardından Vermeulen, Roboski katliamına ilişkin yapmış olduğu bir programdan bazı bölümleri gösterdi. Yoğun askeri varlık ile Roboskili ailelere yer verilen programın gösterimi sırasında kendisi Kürt olan Şırnak Şehit Aileleri Derneği Başkanı’nın Kürtçe şive ile ‘Ben Türküm. Kürt sorunu yok. PKK ‘terör örgütü sorunu var” demesi izleyicileri güldürdü.

‘TEMEL SORUN GÜVENSİZLİKTİR’

Gösterim ardından “iki yönden bir biri üzerine giden iki araç olgusu gibi bir durum var. Araçlar diğerinin yana çekilerek yol vermesini bekliyor” diyen Vermeulen, mevcut durumda Kürtler ile Türkler arasındaki temel sorunun güvensizlik olduğunu belirtti.

KÜRT BAYRAKLARI ALTINDA KÜRTÇE OKUNAN ÖCALAN’IN TARİHİ MESAJI

Diyarbakır Newroz’unda Öcalan’ın çağrısına tanıklık eden Vermeulen, “21 Mart tarihi bir süreçti” dedi. Vermeulen, olayı tarihi kılan ateşkes ve geri çekilme ilanı olmadığını, zira bunların daha önce de yapıldığını belirterek, “Beni etkileyen, milyonlarca Kürdün toplandığı, Kürt bayraklarının dalgalandığı, Kürtçe okunan mesajın tüm Türk televizyonlarında canlı verdiği tarihi bir an olmasıydı” dedi. Vermeulen, bu durumun Türkiye açısından çok büyük bir şey olduğunu belirtti.

‘TÜRKİYE NEDEN ŞİMDİ BARIŞ ARAYIŞINA GİRDİ?’

Vermeulen anlatımlarına, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmeye yönelik adım atmasına ‘neden şimdi?’ sorusuna yanıt aramakla devam etti.

Sorunun cevabına Güney Kürdistan’dan başlayan Vermeulen, Irak’ta durumun hassas olduğunu belirterek, Beşar Esad’tan sonra sıranın kendisine geleceğinden korkan Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin milliyetçi kartına oynadığını, bundan dolayı Kerkük’te Peşmerge güçleri ile karşı karşıya gelme durumunun yaşandığını belirtti.

Ardından Batı Kürdistan Serekaniye’de yaşananlara değinen Vermeulen, ‘Serekaniye’ye kim sahip olursa o kazanır” diyerek Serekaniye’nin stratejik önemine dikkat çekti. Burada yaşanan çatışmaların Şubat ayından bu yana yerini sakinliğe bıraktığını kaydeden Vermeulen, Halep’teki çatışmalara değinerek burada Kürtlerin Özgür Suriye Ordusu ile anlaştıklarını belirterek, bunun da Türkiye’de yaşanan barış süreci ile bağlantılı olduğunu kaydetti.

‘MESELENİN ÖZÜ PARADIR’

Suriye’de savaş nedeniyle büyük ticari zarara uğrayan Türkiye’nin Güney Kürdistan’da ise petrol anlaşması ve inşaat sektörü ile büyük kazanç elde ettiğini belirten Vermeulen, “Erbil (Hewler) Türk konsolosluğu bölgede en yoğun işleyen konsolosluktur. Her şey Hewler’in 5 yıldızlı otelinde daha iyi anlaşılıyor. Burada bir Kürt yetkili bu yıl Kürtlerin yılıdır diyerek, Türkiye açısından meselenin özünün para kazanma olduğu söyledi. Doğrudur meselenin özü para kazanmadır. Onun için PKK ile barış arayışı var. Çünkü PKK bunun tam ortasında” dedi.

Vermeulen, Türkiye’nin bölgesel güç olma emelleri olduğunu, büyük kazanımlar elde ettiğini, ve etmek istediğini belirterek, “Onun için Türkiye şimdi bu sorunu çözmesi gerekiyor. Aksi durumda bu karları elde edemez” dedi.

Bram Vermeulen, konuşmasının sonunda, Öcalan’ın mesajı ile bir çıkış yapıldığını, bunun devamını sağlamak için Türkiye’nin şimdi yeni anayasa ve Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik gibi adımlar atması gerektiğini söyledi.

HALKLAR BAHARI

Seminerin son konuşmacısı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ise, konuşmasına bölgede son 3 yıldır yaşanan değişimle başladı. Bölgede yaşananların birçok kesim tarafından ‘Arap Baharı’ olarak tanımlandığını belirten Müslim, Kürtlerin ise bunu ‘Halkların Baharı’ olarak tanımladığını, bölgede değişimin artık kaçınılmaz olduğunu kaydetti.

‘KÜRTLER OLARAK BU SEFER HAZIRLIKLIYIZ’

Müslim, Tunus’ta 2010 yılına ayaklanmanın başlamasıyla PYD olarak bunun Suriye’ye de yansımasının olacağını görerek harekete geçtiklerini, büyük bir örgütlenme içerisine girdiklerini kaydetti.

Kürdistan’ın bölündüğü birinci dünya savaşından ikinci dünya savaşına kadar Kürtlerin örgütsüz olduğunu bunun için haklarını elde edemediğini belirten Müslim, Suriye’de Kürtlere karşı uygulanan inkar, işkence, yasaklamalara değindikten sonra, “Ama bu kez biz Kürtler hazırlıklıydık, kendimizi örgütledik. Biz demokratik haklarımızı istiyoruz. Bunları da alacağız” dedi.

SURİYE’DEKİ HALK HAREKETİNE BAŞINDAN İTİBAREN KATILDIK’

PYD olarak kuruluşlarından kısa bir süre sonra 2004 yılında Qamişlo serhildanına öncülük ederek Suriye’de 2011 yılındaki halk hareketinin başlamasına kadar birçok şehit pahasına mücadeleyi geliştirdiklerini söyleyen Müslim, halk hareketine başından itibaren katıldıklarını söyledi.

Halk hareketine katılırken, liderlerine katılmadıklarını belirten Müslim, “Çünkü biz başta başı çekenlere sorduk. Bizim haklarımızı anayasal olarak tanıyacak mısınız? Diye. Bize hayır cevabını verdiler. Biz başta yerel koordinasyon komiteleri ile devrimin barışçıl olması, şiddetin ise öz savunma temelinde kullanılmasında anlaştık. Ama Araplar bunu beceremediler” dedi.

‘ÇATIŞMA TAMAMEN İKTİDAR SAVAŞINA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA’

Mevcut yaşanan çatışmanın özgürlük, demokrasi mücadelesi olmadığını belirten Müslim, “Biz demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Kimse halkın sesini dinlemiyor. Çatışmanın tamamen iktidar çatışmasına dönüşmüş durumda” dedi.

‘SAVAŞIN ROJAVAYA YAYILMASINI ÖNLEDİK’

Suriye’de devrim sürecinin başlamasıyla birlikte örgütlemelerini geliştirerek, TEV-DEM’in gelişimine öncülük ettiklerini belirten Müslim, ardından 2012 Haziran’ında savaşın Kürt bölgesine dayanması ile birlikte harekete geçerek, rejim güçlerini bir bir kentlerden çıkardıklarını, parçalı olan Özgür Suriye Ordusu ile diğer grupların girişini önlediklerini, böylelikle savaşın Rojava’da yayılmasının önüne geçtiklerini kaydetti.

Mevcut durumda 3.5 milyon Kürdün Kürtler tarafından yönetildiğini belirten Müslim, Qamişlo ve Heseke’de ise ikili bir durum yaşandığını, buralarda Arap halkı ile anlaşarak rejim güçlerini çıkarmak istediklerini ancak Arapların buna henüz hazır olmadığını sözlerine ekledi.

Serekaniye’de yaşanan çatışmaları hatırlatan Müslim, çatışmaların Türkiye destekli gruplarla yaşandığı, bu grupların yenilgiye uğratılarak kovulduklarını, mevcut durumda kentin Kürt, Arap ve Asurilerden oluşan Kent Konseyi tarafından yönetildiğini söyledi.

‘DOĞAL DEMOKRATİK TOPLUMUZ’

Rojava’ya farklı topluluklardan yarım milyondan fazla insanın göç ettiğini belirten Müslim, farklı topluluklarla bir arada yaşama ve onları korumaya yabancı olmadıklarını belirterek, “Biz doğal demokratik bir toplumuz. Çünkü bizde Alevi, Ezidi inanç toplulukları var. Asuriler var, Ermeniler var. Birlikte yaşıyoruz. Biz doğal demokratik toplum gerçeğini savunuyoruz. Aynı zamanda Ortadoğu’da örneğiz. Demokratik Özerklik sistemini savunuyoruz. Bunu hayata geçirmeye çalışıyoruz” dedi. Müslim, mevut Rojava’daki örgütlenme konusunda, Hewler anlaşmasıyla oluşturulan Kürt Yüksek Konseyi’nin en üst organ olduğu, yerelde oluşan Halk Meclisleri, Kent Meclisleri ve diğer oluşumlar yanısıra Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) de Konseye bağlı olduğunu, konseyi her geçen gün daha da güçlendirmeye çalıştıklarını söyledi.

‘SELEFİSTLER VE TÜRKİYE’

Mevcut durumda iki temel sorunla karşı karşıya olduklarını kaydeden Müslim bunları, Kürtlerin hiçbir haklarına saygılı olmayan Selefistler ile Kürt fobisi olan Türkiye olarak sıraladı. Müslim, “Türkiye’nin Kürt fobisi var. Rejimin böyle bir zihniyeti var. Bizim Türk halkıyla hiçbir sorunumuz yok. PKK ile görüşüyorlar. Belki bu fobi sona erer. Ama şimdi bize saldıran radikal dinci grupları destekliyorlar” dedi.

AB’YE YARDIM TEPKİSİ

Savaş sonucu yaşanan iç göç nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirten Müslim, AB’den hiçbir yardım almadıklarını, yardımların kendilerine Kürdistan’ın diğer parçaları ile Avrupa’daki Kürtler tarafından gönderildiğini söyledi. Müslim, “AB yardım ediyor. Ancak bize hiçbir yardımda bulunmuyorlar. Bunun nedenini sorduğumuzda ‘orda çatışma yok’ diyorlar. Yani demek örneğin Fransa’dan yardım almamız için ilk önce bir birimizi öldürmemiz gerekiyor” şeklinde tepki gösterdi.

SURİYE MUHALEFETİYLE İLİŞKİLER

Suriye muhalefeti ile ilişkilere de değinen Müslim, daha önce olan ve Türkiye’de kurulan konseyin Türkiye’nin direktifleri dışına çıkamadığı için anlaşamadıklarını, mevcut yeni oluşturulan Konseyin ise Türkiye’nin etkisinden çıktığını ancak onun da aynı hatalar yaptığı belirtti. Müslim, “Örneğin Konseyde, Suriye’de sayıları 100 bin olan Türkmenler kadar sayıları 3.5 milyonu geçen Kürtlere yer veriyorlar. Her ikisine de 3 koltuk” dedi. Müslim, buna rağmen dolaylı veya direkt Suriye muhalefetiyle ilişki ve diyaloglarının devam ettiğini söyledi.

TEK ÇÖZÜM SİYASİ ÇÖZÜMDÜR’

Suriye’de soruna tek bir çözümün olduğunu, onun da siyasi çözüm olduğunu belirten Müslim, dışardan her türlü askeri müdahaleye karşı olmayı sürdürdüklerini söyledi. Müslim, “Suriye’de tek çözüm siyasi çözümdür. Siyasi çözüm olursa Esad 6 ay veya 1 yıl içinde gider. Gitmeyi kabul eder” diye belirtti.

Kürtler olarak geleceklerini nerede gördüklerine ilişkin bir soru üzerine Müslim, “Sonuçta Suriye’de demokratik bir ülke kurulacaktır. Ve bizde bunun bir parçası olacağız. Biz şimdi, tüm Suriye halkları bunun ağır bedelini ödüyoruz” dedi.


Kaynak: firatnews.biz 11 Nisan 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder