9 Nisan 2013 Salı

Kardeş Kavgası ve Kürdistan Gençliği

sıdkı zilan
Şiddet bir insanlık sorunudur. Türkiye ve Kürdistan yakın tarihinde yaşananlar epey öğretici olmalıdır.

Şiddet bir insanlık sorunudur. Türkiye ve Kürdistan yakın tarihinde yaşananlar epey öğretici olmalıdır. On binlerce gencimiz, şiddet sarmalına dâhil edilmiş, şiddetin kurbanı olmuştur. Diyalog, uzlaşma, müsamahanın olmadığı, yeşermediği ortamlarda şiddet bir seçenek olarak karşımıza çıkar.

Ferdi, ailevi ve içtimai düzeyde şiddete karşı çıkmalıyız. Şiddetin tavan yaptığı alanlardan biri de savaşlardır.  Haklının savaşı, haksızın savaşı, güçlünün ve zayıfın savaşı gibi tanımlamalar vardır ama savaşın mahiyeti pek değişmez. Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz, derler ki doğrudur.

Şiddet, birikmiş marazın dışa vurumudur. Olgun, aydınlanmış bir insanın şiddetle sorunu çözme eğilimi olmaz. Şiddet kısa süreli olarak sorunları öteleme aracıdır. Sabır ile kazanılan mevziler ise kalıcı olarak elde tutulur. Bir de galibiyetin farklı tanımları vardır. Bunlardan biri de; adalet isteyen bir kavmi vurmak galibiyet sayılmaz.

Zulüm dediğimiz şey de farklı tanımlara sahiptir. Kişi ilkin kendine zulüm eder. Hatta bunun israfla da alakası vardır. Kişinin enerjisini, yeteneğini,  imkânını israf etmesi de zulümdür. Kur’an-ı Kerime göre en büyük zulüm ise şirk’tir. Çünkü şirkte birçok kural çiğnenmiş, birçok hukuk zayi edilmiş, nankörlük yapılmıştır.  Şirkin hafi-gizli ve cehri-açık olanı vardır. Onun için ismen Müslüman olanlar da zulüm edebilirler. Onun için adil bir gâvur (gâvurlar kusura bakmasın, kelimenin şöhretinden istifade ediyoruz, hakaret hastı yoktur), zalim bir Müslüman’dan daha iyidir.

Allah’ın kendine haram kıldığı fiillerden biri de zulümdür. Allah adildir ve bu sıfatına halel gelmemesi icap eder. Bazen kişi zulüm eder ama kader adalet eder. O’nun hikmetini anlamak herkesin işi değildir. Zira her terazi her sıkleti-ağırlığı çekemez.

Müşahhas olaylar üzerinde çok yazdık ve konuştuk.  Ancak hikmetle, temkinle hareket etmenin lüzumuna hep inandım. Bizim fiiliyatımız yüzünden İslam algısı, Kürtlük algısı, Alevilik algısı, Türklük algısı, milliyetçilik algısı, erkeklik ve kadınlık algısı vs lekelendi.  Hukuka riayet et ne olursan ol. Ahlaklı ol, ne olursan ol. Hukuk yoksa ahlak yoksa zulüm vardır. Zulmün kelime anlamı karanlıktır. Karanlıkta seçici olabilmek imkân dâhilinde değildir. Haliyle karanlıkta iyi ile kötüyü seçme imkânı olmadığından, önce aydınlığın yani hürriyetin gelmesi lazımdır.

Hasmına özgürlük tanımayan, hasmının söz söyleme, eylemde bulunma hukukunu tanımayan biri veya birileri bize hürriyet bahşedemez. Zaten hürriyet bahşedilen bir şey değil, yaşanılan, esas olan bir şeydir. Bize düşen ise suyu bulandırmamaktır. Su bulandırılınca balıklar gafil avlanır, hangi elin kime ait olduğu da anlaşılmaz.

Biz de balıklara döneriz ki balık hafızalı deyimi sanki bizim için söylenmiştir. Keza, ol mahiler ki derya içinde yaşarlar ama derya nedir bilmezlerin durumuna düşeriz.  Şerh edersek; o balıklar ki denizde yaşarlar ama deniz nedir bilmezler, anlamındadır.  Yani daha da açarsak; boğaza kadar fitneye, gaflete dalmış, adeta boğulmuş da bunun farkında olmamak ne acıdır.

Gençlere nasihatim şu ki (kendim nasihate muhtaç olsam da); aklınıza, vicdanınıza güvenin, Ahmedê Xani’yi, Saidê Kurdi’yi, Seyyid Rızayı, Qadi Muhammedî, Molla Mustafa Barzani’yi ve Şeyh Said Efendiyi kendinize örnek alın. Haris, hasta ruhlu insanlara fazla inanmayın.

İlmin bir vakarı-ağırlığı vardır, olmalıdır. Üniversite öğrencileri kavga ederek değil, kardeşlikleriyle halka örnek olmalıdırlar. Okumuşları şiddetle sorunları çözmeye çalışırsa vay halimize. Halkımız garibandır, barış yanlısıdır. Örgütler, cemaatler hizmet için var olmalıdır. Kardeş kavgasını kışkırtan örgütün, cemaatin canı cehenneme.

Sıdkı ZİLAN


Kaynak: haberdiyarbakir.com 09 Nisan 2013-04-09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder