Fırat Begün, henüz 16 yaşında bir
lise öğrencisiyken dağa çıktı ve bir yıl 6 aylık gerillayken Dersim’deki
bir çatışmada yaşamını yitirdi.
Kirli savaşın karabasan gibi çöktüğü ama buna rağmen direnişin
sürdüğü 1995 yılında doğan Fırat Begün, küçük yaştan itibaren safını
belirleyip gereğini koşar adım yapıyordu. Ve arkasında; “Yak artık
canlarla yakılan ateşleri / yak ki açılsın dünyanın körelmiş gözleri /
yak ki tarihi yeniden başlatsın / Kawa’nın, üç kibritin ve dörtlerin
sözleri / yak ki yayılsın dünyaya / ateşin ve güneşin ölümsüz sesi”
dizelerini bırakarak, daha 16 yaşındayken dağların yolunu tutar Fırat
Begün.
Ablası: Ondan çok şey öğrendik
Begün’ün lisedeyken tiyatro kolunda olduğunu belirtiyor ablası Leyla
Begün ve kültür sanata yoğun bir ilgisi olduğunu kaydediyor. Kardeşinin
çocukluğundan itibaren hayata farklı baktığını belirten abla Begün,
“Hayata bakışı ve gelecekten beklentisi farklıydı. Biz ondan çok şey
öğrendik. Bağlar ilçesinde eylemler olduğunda küçük çocuklar
gözaltına alındığında ‘bunun çözüm olmadığını’ söylüyordu. Biz de
kendisine ‘peki çözüm nedir?’ diye sorduğumuzda ‘Kürtler birlik olsun
yeter. Birlik olunursa ancak çözüm olur’ diyordu” şeklinde konuştu.
Anne Begün: Nerden bilebilirdim ki
Fırat Begün’ün annesi “Bir akşam ansızın oğlumun kara haberi ile
sarsıldım” diyen Begün, “Bir gün önce oğlumu rüyamda gördüm. Rüyamda
oğlumun kayalıklar arasında arkadaşları ile gezdiğini gördüm. Demek ki o
son gecesiydi oğlumun” derken gözyaşlarına hakim olamadı. Begün, arife
gecesinde çocuğu ve arkadaşları için dua ettiğini belirterek, Kurban
Bayramı hazırlıkları boyunca ağladığını söyledi. Begün, “Oğlum belki
açtır, yorgundur, uykusu gelmiştir diye düşünürken, aslında oğlumun
Malatya morgunda olduğunu bilmiyordum” dedi.
Bayramdan sonra başka bir oğlunun düğün hazırlıkları yaptıklarını;
ancak gelen bu haberle her şeyi iptal ettiklerini belirten anne Begün,
“Nereden bilebilirdik ki, bir oğlumuzun düğününü düşünürken diğer
oğlumuzdan kara haberin geleceğini ” ifadesini kullandı. Anne Begün,
“Oğlumun gülerken yüzündeki güneşi ve gülüşlerindeki olgunluğu benim
içimde kaldı.
Bütün onurlu Kürtlerin başı sağolsun. Zafer mazlum halkın olacak, başımız diktir” ifadesinde bulundu.
‘Türkçe okumak istemiyorum’
Begün’ün babası Selahattin Begün ise, bir keresinde Federal Kürdistan
Bölgesi’nin Duhok kentinde televizyon seyrederken oğlu Fırat Begün’ün
Atatürk Lisesi öğrencileri adına anadilde eğitime ilişkin basın metnini
okurken gördüğünü belirterek, Duhok’tan geldikten sonra derslerini
sormak için okuduğu Atatürk Lisesi’ne gittiğini belirtti. Baba Begün,
“Oğlumun 28 günlük devamsızlığının olduğunu öğrendim. Bunu öğrendikten
sonra oğlum ile evde konuştum. ‘Oğlum niye böyle yapıyorsun?’ diye
sordum. Oğlum ise bana gülümseyerek ‘baba ben Türkçe okumak istemiyorum,
kendi anadilimde okumak istiyorum’ cevabını verdi” diye anlattı.
Oğlunun
Kürt mücadelesinin farkında olduğunu belirten Begün, “Birgün konuşurken
bana söylediği şu sözleri hiç unutamıyorum. ‘Baba biz mecburuz
Kürdistan için mücadele etmeye’ demişti” dedi.
‘Birimiz Kürdistan’a feda olsun’
Oğlunun HPG’ye katılmadan önce arkadaşları ile konuştuğunu kaydeden
baba Begün, “O ise arkadaşlarına her zamanki güleryüzüyle şu cevabı
vermiş; ‘Biz 10 kardeşiz bir tanemiz de Kürdistan’a feda olsun. Benim gitmekten başka çarem yok’ demiş.
Anne Begün dayanamayarak ağlamaya başladı ve “Fıratım korkusuz bir
gençti Kürdistan’ın durumu onun içinde bir yaraydı. O yaradan kurtulmak
için dağa gitti. Fıratımın yürek acısı benim yürek acım olmuştur. Onun
bütün yaraları artık benim yaramdır” diye konuştu.
1995 yılında Amed’in Bağlar İlçesi’nde dünyaya gelen Fırat Begün, daha 16 yaşındayken HPG’ye katılmıştı. Dersim-Pülümür karayolunda Kocakoç Köprüsü yakınlarında 23 Ekim’de çıkan çatışmada yaşamını yitiren 4 HPG’liden Avareş Fırat kod adlı Fırat Begün, kitlesel bir törenle Bağlar Yeniköy Mezarlığı’nda toprağa verilmişti.
AMED
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder