2 Aralık 2012 Pazar

Kürdistanlı Fırat

Fırat Begün, henüz 16 yaşında bir lise öğrencisiyken dağa çıktı ve bir yıl 6 aylık gerillayken Dersim’deki bir çatışmada yaşamını yitirdi. 

Kirli savaşın karabasan gibi çöktüğü ama buna rağmen direnişin sürdüğü 1995 yılında doğan Fırat Begün, küçük yaştan itibaren safını belirleyip gereğini koşar adım yapıyordu. Ve arkasında; “Yak artık canlarla yakılan ateşleri / yak ki açılsın dünyanın körelmiş gözleri / yak ki tarihi yeniden başlatsın / Kawa’nın, üç kibritin ve dörtlerin sözleri / yak ki yayılsın dünyaya / ateşin ve güneşin ölümsüz sesi” dizelerini bırakarak, daha 16 yaşındayken dağların yolunu tutar Fırat Begün. 
 
Ablası: Ondan çok şey öğrendik
 
Begün’ün lisedeyken tiyatro kolunda olduğunu belirtiyor ablası Leyla Begün ve kültür  sanata yoğun bir ilgisi olduğunu kaydediyor. Kardeşinin çocukluğundan itibaren hayata farklı baktığını belirten abla Begün, “Hayata bakışı ve gelecekten beklentisi farklıydı. Biz ondan çok şey öğrendik. Bağlar ilçesinde eylemler olduğunda küçük çocuklar gözaltına alındığında ‘bunun çözüm olmadığını’ söylüyordu. Biz de kendisine ‘peki çözüm nedir?’ diye sorduğumuzda ‘Kürtler birlik olsun yeter. Birlik olunursa ancak çözüm olur’ diyordu” şeklinde konuştu.

Anne Begün: Nerden bilebilirdim ki

Fırat Begün’ün annesi “Bir akşam ansızın oğlumun kara haberi ile sarsıldım” diyen Begün, “Bir gün önce oğlumu rüyamda gördüm. Rüyamda oğlumun kayalıklar arasında arkadaşları ile gezdiğini gördüm. Demek ki o son gecesiydi oğlumun” derken gözyaşlarına hakim olamadı. Begün, arife gecesinde çocuğu ve arkadaşları için dua ettiğini belirterek, Kurban Bayramı hazırlıkları boyunca ağladığını söyledi. Begün, “Oğlum belki açtır, yorgundur, uykusu gelmiştir diye düşünürken, aslında oğlumun Malatya morgunda olduğunu bilmiyordum” dedi.
Bayramdan sonra başka bir oğlunun düğün hazırlıkları yaptıklarını; ancak gelen bu haberle her şeyi iptal ettiklerini belirten anne Begün, “Nereden bilebilirdik ki, bir oğlumuzun düğününü düşünürken diğer oğlumuzdan kara haberin geleceğini ” ifadesini kullandı. Anne Begün, “Oğlumun gülerken yüzündeki güneşi ve gülüşlerindeki olgunluğu benim içimde kaldı. 

Bütün onurlu Kürtlerin başı sağolsun. Zafer mazlum halkın olacak, başımız diktir” ifadesinde bulundu.

‘Türkçe okumak istemiyorum’

Begün’ün babası Selahattin Begün ise, bir keresinde Federal Kürdistan Bölgesi’nin Duhok kentinde televizyon seyrederken oğlu Fırat Begün’ün Atatürk Lisesi öğrencileri adına anadilde eğitime ilişkin basın metnini okurken gördüğünü belirterek, Duhok’tan geldikten sonra derslerini sormak için okuduğu Atatürk Lisesi’ne gittiğini belirtti. Baba Begün, “Oğlumun 28 günlük devamsızlığının olduğunu öğrendim. Bunu öğrendikten sonra oğlum ile evde konuştum. ‘Oğlum niye böyle yapıyorsun?’ diye sordum. Oğlum ise bana gülümseyerek ‘baba ben Türkçe okumak istemiyorum, kendi anadilimde okumak istiyorum’ cevabını verdi” diye anlattı. 

Oğlunun Kürt mücadelesinin farkında olduğunu belirten Begün, “Birgün konuşurken bana söylediği şu sözleri hiç unutamıyorum. ‘Baba biz mecburuz Kürdistan için mücadele etmeye’ demişti” dedi.

‘Birimiz Kürdistan’a feda olsun’

Oğlunun HPG’ye katılmadan önce arkadaşları ile konuştuğunu kaydeden baba Begün, “O ise arkadaşlarına her zamanki güleryüzüyle şu cevabı vermiş; ‘Biz 10 kardeşiz bir tanemiz de Kürdistan’a feda olsun. Benim gitmekten başka çarem yok’ demiş. Anne Begün dayanamayarak ağlamaya başladı ve “Fıratım korkusuz bir gençti Kürdistan’ın durumu onun içinde bir yaraydı. O yaradan kurtulmak için dağa gitti. Fıratımın yürek acısı benim yürek acım olmuştur. Onun bütün yaraları artık benim yaramdır” diye konuştu.

1995 yılında Amed’in Bağlar İlçesi’nde dünyaya gelen Fırat Begün, daha 16 yaşındayken HPG’ye katılmıştı. Dersim-Pülümür karayolunda Kocakoç Köprüsü yakınlarında 23 Ekim’de çıkan çatışmada yaşamını yitiren 4 HPG’liden Avareş Fırat kod adlı Fırat Begün, kitlesel bir törenle Bağlar Yeniköy Mezarlığı’nda toprağa verilmişti.

AMED

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder