Bu iş siyaset yolu ile halledileceğinden, Kürdistan’ın Kuzeyindeki
siyasi aktörlerin Ankara karşısında anlamlı bir güç olabilmeleri için
ittifak etmeleri gerekir.
PKK ve Devleti Barışa Mecbur Eden Nedenler
Barışın kendini dayatması önemlidir ve barışı desteklemek, hepimizin
görevidir. Lakin bu barış sürecinin nedenleri üzerinde düşünmek, tarafları buna mecbur eden sebepleri irdelemek elzemdir.
Devlet ve PKK savaş yorgunudur ve ikisi de barışta karar kılmamaları durumunda, kaybedeceklerini iyi biliyorlar. Kaybet-kaybet sürecinden, kazan-kazan sürecine geçiş sürecinden bahsetmek yerinde olacaktır.
Elbette devlet, hükümet ve PKK’nin yanlışları, savaş kararı Türkiye
halklarına ve Kürdistan halkına da zarar vermektedir. Bu sebeple bu barış hepimizi ilgilendiren bir durumdur. Konuya giriş yaparsak;
PKK ve Devleti bu sürece mecbur eden sebepler nelerdir?
Türkiye devletinin inkarcı ve baskıcı rejimi dönüşmek zorundadır. İkincisi, Suriye meselesi Türkiye ve hükümeti ciddi olarak zorlamaktadır. Haliyle TSK ile PKK arasındaki savaş iki kesimin imkanlarını tüketmektedir. PKK ile AKP hükümeti bunu anladıkları için PKK veya Kürdistan’a statü, Türkiye’ye de Suriye ve Bölgede güç, kuvvet, iktisadi ve siyasi avantaj manasına gelen bir süreç söz konusudur.
Bir de bu sürecin Türkiye ve (Kuzey) Kürdistan’dan kaynaklı bazı
gelişmelerle alakası vardır. AKP hükümeti yapacağını yapmış, anayasa
değişikliği ve iktidarda kalmak gibi büyük hamleleri gerçekleştirebilmek
için Türkiye siyasi sınırları içerisinde sükunete ihtiyaç duymakta, Türkiye’nin en önemli dinamiği olan Kürdistan siyasi muhalefeti ile iyi geçinmek durumundadır, hatta karşılıklı istifade ve destek de söz konusudur.
Kürdistan kaynaklı bazı siyasi gelişmeler de PKK ve
hükümetin bu kararı almalarını kolaylaştırmış, onları teşvik etmiştir,
diye düşünüyorum. Bunlardan biri Hüda Par’ın siyasi hayata katılmış
olmasıdır. Hüda Par’ın çalışması ve siyasi hayata katılması uzun
vadede AKP’yi Kürdistan’da zayıflatacağı gibi, PKK’nin elindeki zeminin
anlamlı bir kısmını elde edeceği de düşünülmektedir.
Haliyle AKP ve PKK, Suriye’de hasım olmaktan çıkıp,
yakınlaşan ve iş birliği yapan iki müttefik olmak için, Kuzey
Kürdistan’da da yarı yarıya ellerinde bulundurdukları zemini kaybetmemek
için en uygun zamanda, en güçlü anlarında ve şartların da dayatmasıyla barışta karar kılmışlardır.
ABD ve Güney Kürdistan hükümetinin de bu gelişmede olumlu katkısı vardır. PKK bu süreç ile AKP-Hükümet ile PKK’nin savaşından medet uman Kemalistleri, İran’ı ve Esat rejimini de hayal kırıklığına uğratmışlardır.
Kürdistan’da yeni bir sayfa açılmakta, siyaset yapma imkanı ve
çeşitliliği için de zemin uygun hale gelmektedir. PKK’nin şimdiye kadar
silahla sindirdiği bir Kürdistan muhalefeti vardı. Bundan sonra eşit
şartlarda olmasa da nispeten uygun koşullarda siyaset yapma imkanı
olacaktır. PKK’nin kontrol ettiği Kürdistan’daki Belediyeler, sivil
kurumlar da bundan böyle Kürdistan halkına hizmet etmenin yollarını
aramalıdırlar. Çünkü savaş döneminde imkanlar şeffaf olmayan bir şekilde
heder ediliyordu.
Kürdistan’da eğitim, siyaset, medya, diyanet, ticaret, çevre, toplum
bazında işler yolunda değildir. Haliyle bunca yılın tahribatını telafi
etmek, yaraları sarmak seferberlik düzeyinde çalışmakla, sabırla
mümkündür.
Kuzey Kürdistan’da Siyasi İttifak Sorunu ve Aktörler
Bu iş siyaset yolu ile halledileceğinden, Kürdistan’ın Kuzeyindeki siyasi aktörlerin Ankara karşısında anlamlı bir güç olabilmeleri için ittifak etmeleri gerekir. BDP’nin tek başına bu işin altından kalkması mümkün gözükmemektedir. DTK’nın da, üzerindeki ideolojik, siyasi baskı ve gölge nedeniyle Kuzey Kürdistan’daki tüm siyasi hareketler için şemsiye örgüt olması mümkün değildir. Haliyle buna bir çözüm bulmak gerekmektedir. BDP ve diğer siyasi hareketlerin kendi grupsal menfaatlerini bir tarafa bırakıp, ittifak zemininde buluşması gerekmektedir.
Bugün itibariyle Kürdî zeminde beş kanuni-siyasi parti (BDP, HÜDA-PAR, HAK-PAR, KADEP, ÖSP) bulunmaktadır. Buna ek olarak programı ile kendini Kürdistan kamuoyuna deklare etmiş Kürdistan İslami (AZADÎ) İnisiyatifi bulunmaktadır. Bunun dışında da bazı dinamikleri temsil eden oluşumlar da vardır.
Yapılması gereken şudur; isimlerini zikrettiğimiz siyasi parti ve oluşumların öncülüğünde; “Türkiye’de Kürdistan Konferansı”nın
ikincisi yapılmalıdır. Konferansın neticesinde, yeni anayasaya ilişkin
ve genel olarak Kürdistan halkının talepleri tespit edilmeli, Ankara
nezdinde bu taleplerin fiiliyata geçirilmesi için, konferansın bir
sonraki toplantısına kadar görevlendirilecek “Konferans Daimi Komitesi” tarafından girişimlerde bulunulmalıdır.
“Türkiye’de Kürdistan Konferansı” Kürdistan’daki tüm siyasi, sivil,
mezhebi, dini, etnik, felsefi vs kesimleri temsil etmelidir. “Konferans
Daimi Komitesi” iki yıllığına seçilmeli, iki yılda bir Konferans
toplanmalı ve yeni gelişmeleri değerlendirerek ek kararlar almalı ve
ihtiyaca cevap vermeyen kararlarını güncellemelidir.
Ankara, AB, BM, İKÖ, Arap Ligi, Büyük Devletler ve diğer önemli
uluslar arası oluşumlar nezdinde Kuzey Kürdistan halkının temsili,
Kürdistan Konferansı ve Görevlendirdiği Heyet tarafından sağlanmalıdır.
Alınacak bağlayıcı bir karar ile siyasi parti ve grupların, kendi
örgütlerini ilgilendiren konular dışında, milli meselede diplomasi yapması kurallara bağlanmalı ve milli mutabakat metnine göre hareket etmeleri sağlanmalıdır.
Kaynak: haberdiyarbakir.com 27 Mart 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder